Aranızda uzun süredir bulunmanıza rağmen, ilk yazıyı yazmaya işim dolayısıyla pek vakit ayıramamıştım. Şimdi ise ilk Blog’umu yazıp, ‘+1’ olarak aranıza katılıyorum. Size P90X ile tanışmamı, ardından da bugüne nasıl geldiğimin hikayesini anlatacağım… Şaka değil, günde 2,5 litre kolayı rahatlıkla içen, üstüne bir de tatlıları yuvarlayan birini düşünün. İşte o bendim. Üstüne duble porsiyon yemekleri de yiyordum. Sanki tüm işi şu dünyada yemek yemek olan biri gibi. Abur cuburu ise ara öğün gibi yiyordum. Ne kadar korkunç bir durum, değil mi? 15 yaşına kadar hiç spor yapmamış, daha doğrusu yapamamış biri olarak, internette gördüğüm salon sporcularının güçlü görünen fizikleri beni de etkilemişti. Spor salonuna yazıldım, inanılmaz ağrılar oldu. Koşuda bile dayanıklı değildim. Gide gele alıştım, birkaç ay geçti vücut geliştiğini gösterdi. Poşetleri taşımak artık daha kolaydı ancak, esneme hareketlerini yapamamam beni hayli üzmüştü ve yaptığım şeyin bir işe yaramadığını düşünerek bıraktım. Ve ardından doğal olarak sağlıksız...