Hikayeyi başından anlatayım… Bugün Kızılay’da (kendisi Ankara’da bir semttir) bir işim vardı ve oradayken çağrışım yapmış olacak ki, yine Kızılay’a kan bağışında bulunmak istedim. Daha önce kan bağışında bulunmuş olanlar bilirler, bu işler öyle “girdim, verdim” kadar kolay da değil. Ne sıklıkta verirseniz verin, öncesinde bayağı fazla bir miktarda soruya cevap vermeniz gerekiyor anket ile. Ben, “Son 3 ay içerisinde yurtdışında bulundunuz mu?” sorusuna takılmış olacağım ki, bir de görevli doktor ile mülakata girmem gerekti. Tabii ki Kızılay’ın kan alma prosedürünü yargılamıyorum, sonuçta ciddi iş. Neyse, sonunda kan alma koltuğuna oturabildik. Kan bağışında bulunurken bir numaralı kural, aç olmamak. Bunun için size Çokoprens ve meyveli Kızılay sodası veriyorlar gerçi ama… yeterli olmayabilir. Aslında acı direncim yüksektir; ne dişçide ne iğne yapılırken gıkımı bile çıkarmam. Ama benim bu seferki kan vermemde bir terslik vardı. Sağımdaki ve solumdakiler, bir iki dakika içerisinde takır takır işlerini bitirip birer...
Çok Faideli Bir Applikasyon!
