Herkese P90X’te 42. günümden merhabalar… Son üç gündür programını yapmayan, yapamayan bir adet çaylak bendeniz… Takip edenler, barfiksi bahçe demirinde çektiğimi bilirler. Havaların soğumasıyla birlikte yeni barfiks barı siparişim gelene kadar, içeride DVD karşısında terleyip sıra barfikse geldiğinde o ter ile dışarı çıkıp o soğuk havaya bir güzel maruz kaldım. Hasta oldum olacağım, baş ağrısı ile başladı belirtiler. Pazartesi siparişimi almaya gidecektim ama P90X’in yeni “Extreme” tip barfiks aletlerini görünce canım sıkıldı, keşke bundan alsaydım ya da önce Aykut Hocaya danışsaydım dedim. Hayal Kırıklığı 1: Başka bir yerden sipariş verdiğim barfiksim gelince antrenmanı rahat yaparım, bir günden bir şey de olmaz, bugün yapmayayım, yarın tam manası ile yaparım dedim. Siparişimi almaya gittim ve kapıya oturmadı, kapımız genişmiş. Nasıl sinirlendim anlatamam, bu sinirle o günkü antrenman da aksadı… Ve yapamayacağım diye oturup ağlayacaktım neredeyse. Hayal Kırıklığı 2: Bu sabah sorumluluklarını yerine getirememiş biri olarak kendimi berbat hissettim....
Aylık Arşivler: Eylül 2014
21 Gün Sonra
Biraz film ismi gibi bir başlık oldu. Danny Boyle’un 28 DAYS LATER filmini bilmeyen yoktur sanırım. Benzer biçimde kabus gibi bir 21 günü geride bıraktım. Peki benim 21 günümde neler oldu biraz ondan bahsedeyim. P90X’e başlamadan 1 hafta önce tam olarak olmasa da bir çeşit diyete başlamıştım. Tabii diyet denebilirse. Çaya attığım şeker 2 değil de 1’e düşmüş, yediğim yarım ekmek döneri kendimi kandırırcasına ekmeğin içini aldırarak yemeye başlamış, zorla 2 litre kadar su içmeye başlamıştım vs vs… Yaş 33, boy 190 cm ve kilo 120’nin üstünde olunca, her ne kadar motivasyon videoları içimde Spartacüs’ün bağımsızlık ateşi gibi bir ateş yaksa da kara kara düşünüyordum. Hayatımda sporla geçen tek dönem 15 aylık askerliğimdi ve onun da üzerinden 13 sene geçmişti. Kondisyon sıfırın altında, tembellik had safhada, sağlıklı beslenme teleskopla görebileceğim kadar uzak bir gezegen tadında yuvarlanıp gidiyordum. 24 Ağustos 2014 günü tamamlamış olduğum DVD setim,...
Tam 90’a!
* Uğur’un da P90X Mezuniyet T-Shirt’ünü giymesi ve fotoğrafını göndermesi ile birlikte, daha önce yayınlanmış olan Blog’unu tekrar ana sayfaya taşıyoruz. Evet Sevgili P90X Ailesi, Ve yine başladığım yerdeyim, Trabzon öğrenci evimde… Her şey aynı, tabii ki “ben” hariç :-) P90X benim için artık kesinlikle yaşam tarzı. Boş zamanlarımda bile “kaslarım kasılmış açılıyım bi” diyorum, bir bakmışım P90X’teki ısınma hareketlerini uyguluyorum :-) Aykut Hocam belki kendi bile farkında değildir ama gerçekten desteği inanılmaz içtendi, bir de o kadar kişiyle uğraştığını düşünürsek herkesin harcı değil. Belki de bu içtenlikle yaklaşmasaydı bana, ben ve benim gibi bir sürü kişi P90X’e hakkıyla uyamazdı, küserdi :-) Tony Hocayla da az dalaşmadım ilk başlarda, tabii o “hadi” dedikçe ben “kapa çeneni” diyordum. Daha sonra “elinizden gelenin en iyisini yapın” dedikçe ben “tamam deniyorum” deyip hep çıta atlamaya baktım. Bu siteyi sevdim, ortamı sevdim, saygı sevgi konuşma seviyesi, düzeyi gerçekten kaliteli,...
Dürüstçe… Yaptığım Hatalar!
Yoga gününden bir adet 39 günlük çaylak bendeniz efendim… 45 günü geçince Koç Aykutumuz da uygun görürse kendimi yarı çaylaklığa atamayı düşünüyorum. Bu yazıyı P90X yapmış olduğum süreç içerisinde beslenme ve program ile ilgili yaptığım hataları paylaşmak istiyorum (sizlere tavsiyelerim, şunu yapın bunu yapmayın benzeri bir yazı olmayacak, ben böyle bir tavsiye verecek donanıma ve yeterliliğe sahip değilim doğrusu). Kendimce bunları yapmasam çok çok daha iyi sonuçlar alırdım. BESLENME İLE İLGİLİ HATALARIM: 1) Sağlıklı atıştırmalıkları fazla kaçırmak: Badem, ceviz, fındık gibi ara sıra ve az miktar yenmesi gereken besinleri farkında olmadan fazla yemek. Gidip gelip elimin onlara gittiğini fark ettim. Tekrar başlarken buna bir sınır koydum, sadece kahvaltıda yemeye karar verdim sayı ile, sonra da elimin altından kaldırıyorum gün içinde. 2) Antrenman sonrası içmek için yaptığım içeceklerin gerektiğinden fazla kalorili olması: İçine ceviz, badem, bisküvi de koyuyordum. Şimdi örneğin süt, muz ve 3 yumurta beyazını...
Yeme Bizi Jared!
Geçen hafta yayınladığımız “Biri Fast Food mu Dedi? Reklamıyla, Gerçeğiyle…” yazısından sadece McDonalds ya da Burger King’e taktığımız falan düşünülmesin. Biz sadece gerçeğin peşindeyiz! :-) O yüzden bu sefer kontra bir yazıyla, ülkemizde henüz o kadar yaygın olmasa da, özellikle ABD’de “sağlıklı beslenme” furyasından oldukça nemalanan Subway’in ne kadar sağlıklı olduğuna kendimizce değineceğiz. Daha önce Subway’de yemediyseniz, aslında başta konsept olarak oldukça güzel ve sağlıklı gelebilir. Tüm malzemeler gözünüzün önündedir ve önce çeşit çeşit ekmeklerden birini seçer ve sırasıyla içinde yer almasını istediğiniz malzemeleri söyleyerek, kendi sandviçinizi oluşturursunuz. Buraya kadar her şey hoş. Subway’in sloganı “Eat Fresh” yani “Taze Ye”. Hatta Türkçe’deki daha doğru karşılığı, “Taze ve Doğal Ye”. Peki Subway’in içerikleri ne kadar “doğal”? Subway’in menüsünde, sandviçinizin içine ekleyebileceğiniz belki 50’ye yakın malzeme seçeneği var. Ama hadi diyelim ekstrem bir şekilde “doğallıktan” yanasınız ya (!), sağlıklı olsun diye yemeğinizin sadece ve sadece tavuk göğsü...
Bana Hayatın Sırrını Verebilir Misin?
Genç yaşında hayatın sırrına muvaffak olmak için can atan bir delikanlı vardı. Kime, nereye gittiyse umduğunu bulamadı. Hayatın sırrı olmalıydı ama bu sırrı ona kim verebilirdi? Bir gün dediler ki; falanca yerde bir bilge yaşar. Devasa sarayında hayatın sırrını öğretir merak edenlere. Bu uğurda mecnun olmuş genç, toplar bohçasını düşer yola. Sarayı bulmak zor olmaz, keza gerçekten çok büyük ve ihtişamlıdır. Tek sorun, yüksek bir dağın tepesinde olmasıdır. Hayatın sırrı ile arasında yüzlerce hatta belki de binlerce basamak vardır. Düşe kalka, hücrelerindeki son enerji kırıntısını da feda ederek çıkar merdivenleri. Tüm motivasyonu, o sırrı elde etmektir. Düştüğü yerde geri dönmeyi düşünmez. Yorulduğu yerde bohçasındaki fazlalıkları bırakarak devam eder tırmanmaya. Nihayet bilgenin huzuruna varıp, o merak ettiği sırrı nerede bulabileceğini sorar. Bilge, gencin eline tahta bir kaşık tutuşturur, içine de bir tane yumurta koyar. “Şimdi git sarayın birinci katından başla gezmeye. Döndüğünde soracağım sorulara vereceğin cevaplara...
P90X Kalbe İyi Gelir. Nasıl Mı?
Durmamalıyım… Eğer durursam sanki ışıklar benim için tekrar yanmayacak hiç. Var etmek için kendi kendimi, bunca uğraşmışken durmamalıyım. 2. DVD’yi takıp “play” tuşuna basmadım bugün. Bu yazıyı yazıp kendime gerçekleri hatırlattıktan sonra basacağım. İçimde doksanlık bir nine, gerçek hayatı bırakıp sadece hatıralarında yaşarken zıplamaya başlayacağım, kimse hiç bir şey fark etmeyecek. Durmamalıyım… Doğrusu kendime söz verdim çünkü, zihnimi yiyen olumsuz duygu selinden kaçmak için durmamalıyım. Dünyadaki hiç bir şey heyecanlandırmadı hem beni, bunun sonunu görmeyi isteyecek kadar… Neye başladıysam manasızlığa boğuldu. Bu sefer ilk kez başladığımı bitirmek için, kalkmalıyım yerimden. Kendine sadık olamayan, neye ve kime sadık olabilir ki… Belki ilk kez, şu an bulunduğum yerden kalkmak için bir nedenim var. Başkalarının uşağı olmayı doğarken kabul ettiğimiz, hatta bireylerin sayısına siyasi yaklaşılan bu coğrafyada, kendi kendimin efendisi olabilme şansı varken… Durmamalıyım. Sahip olduğum tek şey! Benim olan sadece bedenim. Nasıl yaşadığımı o ele verecek, kim olduğumu anlatacak, kendime saygım olup olmadığını. Hem kendine iyi bakmayan,...
Dünya Birincisi Türkiye!
Keşke yazının başlığı, kişi başına düşen milli gelir ya da yılda okunan kitap adedi vs. olsaydı ama maalesef… Dünya sıralamasında Türkiye’nin, hem de uzak ara birinci olduğu alan yine, kişi başına düşen ekmek tüketimi. Guiness Rekorlar Kitabına (www.guinessworldrecords.com) göre biz Türkler, yılda ortalama kişi başına tam 199.6 kilo ekmek tüketiyoruz. Yani ortalama vücut ağırlığımızın 3 katından fazla! Naim Süleymanoğlu’na zamanında vücut ağırlığının 3 katından fazlasını kaldırdı diye Olimpiyat madalyası vermişlerdi. Bizse çıtır çıtır yiyoruz! Bugün Anadolu’da hala çoğu yerde anneler çocuklarını “haydi ekmek yiyoruz” diye çağırırlar. Yani bizde ekmek demek yemek demek, yemek demek ekmek demek. Ekmeksiz yemek olmaz… Benim kendi inanılmaz P90X sonuçlarım, bazen hala sorgulanır. Gerçek mi, 90 günde mi oldu, nasıl oldu, sırrı ne…? Şimdi dönüp baktığımda aklıma gelen tek ayrıntı, ekmeği kesmiş olmam. Ne sabah, ne öğle, ne akşam… neredeyse sıfır ekmek. Tıpkı soğuk suyla duşun faydalarından bahsederken, gidin ilk günden buzlu...
No Dırdır Yes Gırgır Devam… 37 Gün Sonuçları
Merhaba çok değerli P90X takipçileri… Öncelikle bugün itibariyle 37. günüm ve hırsla, azimle savaşmaya devam ediyorum. Şu an için her şey yolunda, tek takıldığım nokta az kilo vermemdi. Ancak Aykut Hoca’nın bir sözü beni teselli etti. “P90X bir kilo verme programı değil, bir vücut şekillendirme programı” dedi ve beni rahatlattı :-) Çünkü vücut gerçekten şekilleniyor. Bu bel çevresi “simit” tabir edilen yer var ya, beni uyuz ediyor! Henüz erimek bilmiyor, bunu eritmenin başka çaresi var mı bilmiyorum ama sonunda gidecek! Son olarak, Aykut Hoca’ya benim kahrımı çektiği için teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum… İşte 37 Gün Sonuçlarım…...
O Yapabiliyorsa, Sen de Yapabilirsin! – 25
En miskin P90X’çileri bile gaza getiren, oturdukları yerden kaldırarak “Play”e bastırtan seri “O yapabiliyorsa, sen de yapabilirsin” motivasyon başlığı devam ediyor… Bu sefer oldukça kolay izlenebilen bir videomuz var. “Skinny-fat” tabir edilen, hem sıska ama hem de yağlı, ve aslında Türk’lerde de oldukça yaygın olan bir vücut tipinin, nasıl “beachbody”e dönüştüğünü görüyoruz… Üstelik bunların, neredeyse 8 metrakerelik ufacık bir odada ve koridorda yapılabildiğini görmek, bu sefer gerçekten “o yapabiliyorsa, ben de yapabilirim…” dedirtiyor. O’nun Hikayesi…...
P90X Sizi Daha Yakışıklı Yapar! – Yerli Versiyon
Bundan yaklaşık 9,5 ay kadar önce, ABD’li P90X Blog’daşım Jesse Warden’ın örneği çerçevesinde “P90X sizi daha yakışıklı da yapar!” yazısı paylaşmıştık. Şimdi düşündük ki, bu kadar uzağa gitmeye gerek yok, bizde daha iyisi var! :-) İşte bu seferki örneğimizin kahramanı… Teoman. Çok değil, Teoman’ın 90 gün öncesi fotoğraflarına baktığımızda, neredeyse hayata küsmüş asık bir surat… 90 günün sonrasında ise, fizikteki değişimi şimdilik bir kenara bırakalım, yüzdeki değişim de görülmeye değer, takdire şayan… Sözün özü; evet P90X sizi %100 daha yakışıklı da yapacak! Nasıl mı? Gıdınızdan, yanaklarınızdan, kulak memenizden vs. gidecek olan yağlardan bahsetmiyoruz (ki onlar da var :-) Ama asıl, hayatınıza getireceği “ışık” %100 yüzünüze de yansıyacak. Tavan yapan bir özgüven, belki pek çoklarının yarım bıraktığı bir işi bitirmenin verdiği gurur, çevreden gelen iltifatlar, daha önce giyemediği kıyafetlerin içine girebilme, ağzın kulakta olma durumu… Bunların yüze de yansımaması sizce mümkün mü? Bu mu? Yoksa Bu Mu?...
5 Haftamın Sonu :)
Siteyi internete erişimim olmadığından dolayı takip edemedim. Sürekli aklım buradaydı bir hafta boyunca, neler paylaştılar, kimler sonuca ulaştı, Aykut Hoca beslenme ile ilgili nelere değindi… diye meraktan çatladım diyebilirim. Size bir haftamın kısa bir özetini geçmek istiyorum. Köyün muhtarından bağlanıyorum şu an, internet oldukça zayıf burada; zaten zayıf olan tek şey internet efendim :-) Bazlamalar, gözlemeler, tam yağlı inek sütleri, mayalı çörekler, bol tereyağlı sıkmalar, sürekli birbirlerine gidip gelip erişte kesip sonra hamurları afiyet ile yiyen teyzelerle dolu çevrem :-) Olumlu yanları da var köyün tabii ki. Yediğiniz çoğu şey organik neredeyse, bu beni çok çok mutlu ediyor. P90X’i bahçede yapmak, temiz havada, ıssız ve ağaçlık yollarda koşu, bahçeden domates ve salatalık alabilmek ayrı bir keyif (tohumlar konusunda şüpheli olsam da). Kendimi annemin kollarına atar atmaz, bir iki gün hatırını kırmamak içim pişirdiklerini yemiş bulundum. Fakat biliyordum ki buradaki kadınlarla hamur işi yemenin bir sonu...
“Süt” Meselesi…
Çok fazla süt içmeyen biriyimdir. P90X’e başlayana kadar ayda yılda bir aklıma gelirse içerdim ama ilginç bir şekilde sütü çok severim. Yani süt içmememin sebebi tadından ya da kokusundan hoşlanmadığımdan değil, tamamen unutkanlıktan, ihtiyaç hissetmemektendi. P90X ile birlikte özellikle antrenmanlardan sonra yarım litre kadar süte; bal, badem ve muz ekleyerek yaptığım recovery içeceğini büyük keyifle içiyordum ki, internette gözüme ilişen sütün zararları konulu yazı, aklıma soru işaretleri doldurdu. Çok faydalı dediğimiz süt acaba gerçekten masum mu? Beni entere eden asıl tarafı 2,5 yaşındaki oğluma içirdiğimiz sütler. Süte aşık bir oğlum var, günde neredeyse 1 litre süt içiyor. Mümkün olduğunca UHT değil de, “Günlük Süt” içirmeye çalışıyorum. Yaptığım araştırmalardan çıkardığım sonuç şöyle; Bir kısım çok bilmiş (ya da gerçekten bilenler) ve bilim adamı süt’ün çok tehlikeli olabileceğini söylüyor. Dayanakları ise içindeki laktozun sindirimi güçleştirip, aldığımız diğer gıdaların da sindirilmesini zorlaştırması ve akabinde karında oluşan şişlik ve...
8. Gün Sonuçları
Merhaba Arkadaşlar, Sizlerle 8. gün sonunda benim için geçen koskoca 8 günü paylaşmak istiyorum. Sporu bırakalı tam tamına 11 yıl oldu ve spora defalarca başlamak istesem bile iş, güç vs. hep bahane oldu. Tembellik kene gibi yapışmıştı. Günlerden (28.08.2014) iş çıkışı eve gittim. Yemekten sonra miskin miskin TV karşısında filim izlerken 6 yaşındaki oğlum yanıma geldi ve güreşmek istedi. Güreş sadece 7-8 dk sürdü ve nefes nefese kesildim, bıraktım. Oğlum yanıma oturdu ve ”baba neden göbeğin kocaman, ben büyüdüğümde böyle göbeğim olsun istemiyorum” dedi. O anı size tarif edemem, dünya başıma yıkıldı. Tam 11 yıl olmuştu sporu bırakalı ve spor yapmak adeta ölüm gibi geliyordu bana. Oğlum onu söyledikten sonra TV’nin karşısından kalktım ve PC’ye sarıldım. Araştırırken P90X ile tanıştım. 2 gün aralıksız araştırmanın sonunda, yorum yapan arkadaşların sayesinde sipariş verdim ve 30.08.2014 tarihinde, şanlı tarihimizin Zafer Bayramında Play tuşuna bastım. Çok zorlandım ama zorlanma...
Biri Fast Food mu Dedi? Reklamıyla, Gerçeğiyle…
Bir önceki Blog yazısında (Dışarıda yerken küçük ayrıntılar, büyük farklar) belki de biraz fazla Fast-Food’tan bahsettiğimizi farkettik ve hemen biraz hasar kontrolü yapmak istedik :-) Maalesef dünyada hemen her şeyde olduğu gibi, fast-food zincirlerinde de, reklamını gördüğünüz ürün ile o paketi açtığınızda karşılaşacağınız manzara aynı olmayabilir. İşte biz de bunları güzel bir şekilde derleyerek sizlere sunmak istedik. Not: Soldaki Blog fotoğrafındaki kızarmış tavuk kafası da, ismi lazım değil, dünyanın en ünlü fast-food zincirlerinin birinin kızarmış tavuk nuggets’larının arasında çıkmış, gerçek bir fotoğraftır. Ama sorun etmeyin :-) olur böyle kazalar… Fast Food Ürünler… Reklamı – Gerçeği?!...