Çarpıcı bir araştırma, abur cubur bağımlılığının nedenlerini ortaya koydu. Üç denekten biri abur cubur, ikincisi ağırlıklı olarak sağlıklı yiyecekler ve daha az abur cubur, üçüncü ise sadece sağlıklı yiyecekle beslendi. Sonuç fast food bağımlılığı açısından oldukça ilginç. Devam edelim…
Üzerinde dumanı tüten, kokusuyla olduğu kadar, görüntüsüyle de davetkâr bir hamburgere, dönerli bir sandviçe, yanında buz gibi bir kolaya hangimiz genelde “hayır” demek zordur. Üstelik günümüz dünyasında bu kadar kolay ulaşılabilirken. Kısacası hanımlar, beyler biliyoruz; bütün dünya ağır bir tahrik altındayız. Canımız acılı bir şeyler istediğinde bir telefon kadar yakınımızda dürüm içine sarılı çiğ- köftelerimizi getirmeye hazır bir ordu bizi beklemekte. Marketlere gelirsek abur cubura neredeyse raf yetişmiyor. Ucuz, renkli ve lezzetliler… Arzulamak için neden çok. Ama onları “tesadüfen” sevmiyoruz. Basit şekerden yana zengin, yüksek yağlı ve tuzlu bu gıdaların bir grubuna “fast food” ve bir grubuna da “junk food” deniyor. Bizim ise “patojen gıdalar” (yani hastalık yapıcı gıdalar) demeyi tercih ettiğimiz bu yiyeceklerin ortak özellikleri net: Yüksek oranda doymuş ve trans yağ, şeker ve sodyum barındırıyorlar. Tabii ki kaloriden yana zenginler. Buna karşılık lif, potasyum ve mineral yönünden fakirler.
Fast food yemeye programlı genlere sahip olduğumuzu söyleniyor. Bu yiyecekler beynimize “bizi daha fazla ye ve daha mutlu ol” mesajı veriyor. Gıdalarla yaşanılan haz, uyuşturucularla yaşanılan hazza çok benziyor. İnsanlar yağ, tuz ve şekerin tadını sevmeye programlı. Çünkü yağlı yiyecekler atalarımızın kıtlık günlerinin dostuydu ve kalori rezervi olarak kullanılıyordu. Zira tuz da öyle. Vücutta suyu tutuyor, dehidratasyona uğramamalarını sağlıyor. Atalarımız olan ilk insandan, yağ, tuz ve şekerin tadını alarak hayatta kalacağımız yiyecekleri tercih etmeyi öğrendik. Ama günümüze dönersek, fast food gibi abur cubur bağımlılığındaki dış etkenleri de unutmamalıyız; istediğimiz lezzetler makul fiyatlar ve maksimum ulaşılabilirlikle karşımıza çıkıyorlar.
Fast food denince genellikle akla ilk hamburger veya pizza gelir. Ancak Türk tipi fast food’larımız da var: Lahmacun, simit, pide, kebap, döner, baklava, çiğköfte… Hepsinde de inanılmaz düzeyde karbonhidrat, tuz ve yağ var. Bir porsiyon pide yediğinizde, büyüklüğüne göre 6-8 dilim beyaz ekmek, 2-3 tatlı kaşığı yağ ve ortalama 120-150 gram et tüketmiş oluyorsunuz. Halbuki bir öğünde bu kadar karbonhidrat tüketmeye hakkımız yok! Türk tipi fast food listesine son yıllarda giren çiğköftenin içindeki bulgura bir lafımız yok, bizim için çok değerli bir besin. Ama lavaş arası çiğköfte yine ciddi bir karbonhidrat yükü. 3-4 dilim ekmek içinde, 2-3 dilim ekmek tüketiyor gibiyiz. Lahmacun bu listede en masumu. Ancak porsiyon rekabetinden etkilenerek gitgide büyümesi endişeleri arttırıyor. Telefonla lahmacun sipariş vermek istediğimde, kebapçı “abi 2 tane almayacak mısınız, 1 tane pek göndermiyoruz” diyor…
Cips, kraker, çikolata, kek, şekerleme, şekerli yiyecekler, bisküviler gibi abur cubur gıdalar ambalajlarıyla çağırıyor ve yedirtiyor desek abartmış olmayız. Markette reyona uğramadan geçseniz bile son dakikada hatırlamanız için kasaların önünde bekliyor. Ortalama bir insan, yiyecekle ilgili günde 200’den fazla karar veriyor. Bu kararlar açlıktan alınmıyor. Ambalaj, tabak, arkadaşlar, aile, etiket, renk, hatta müzik karar almada çok etkili.
Şimdi başa dönelim. Bilim adamları üç kobaydan birini sadece abur cubur, ikinciyi ağırlı sağlıklı yiyecek ve daha az abur cubur, üçüncüyü ise sadece sağlıklı yiyecekle besledi. Yedikleri sırada üç kobayın da ayaklarına elektrik verildi. Sadece sağlıklı yiyeceğe alışık olan derhal yemeyi kesti. İkincisi de çok beklemeden yemeği bırakarak bu ciddi uyarana tepki verdi. Sadece abur cuburla beslenen ise, verilen elektriğe rağmen, yemeğe devam etti. Bu deney de gösteriyor ki abur cubur ve fast food, bağımlılık yapıyor. Bazı uzmanlara göre özellikle şekerli yiyeceklerde “kokain etkisi” var. Beyinde mutluluk hormonu üreten bölgeyi etkileyerek bağımlılık yapıyor.
Bu gıdalardaki yüksek tuz miktarı da bağımlılık yapıcı maddelerden biri. Tuzlu gıdada beynin ödül ve zevk merkezlerinde opiat ve dopamin reseptörlerini uyararak bu bağımlılığı sağlıyor. Pringles’ların kapağında “Once you pop – you can’t stop” yani “Bir kere açtın mı duramazsın” yazması neden acaba?!
Devam edecek…
Hocam yine çok güzel bir yazı olmuş. Ben zaten bu çikolatalarda bir şey olduğundan şüpheleniyordum eskiden normalde günde 1 tane tüketirken son zamanlarda günde 2-3’e çıkmıştı. Programa başladığımdan beri baya azalttım ama yine de ara sıra kendimi tutamıyorum. Uzun süre çikolata yemeyince bir depresiflik çöküyor üstüme :)