İçten’den İçten Bir Blog…

Hayat bu kadar zor ve tehditkar ilerlerken, insanın önünde iki seçenek vardır. Ya seversin hayatı, kendini; ya da vazgeçersin  yaşamdan, yaşamından. Ya tutarsın ucundan dünyanın, ya da kaybolursun içinde.

Kadınlar için bu söyleyeceklerim… Herkesin bildiğinin ve dalga geçtiğinin aksine gerçekten çirkin kadın yoktur, NotreDame sendromu yaşanmadığı sürece. Bir kadını kadın yapan o kadının aklıdır ve beraberinde al benisi; al beni denilen tabiri güzellik ile karşılaştırmamak gerekir. “Al beni” denilen kavram kişinin öz güveni, sempatikliği, kendine ve bedenine olan saygısının bütünleşmesidir. Çevrenizde yüzünü incelediğiniz anda çok çirkin diyebileceğiniz bir çok kadının, sizin hayallerinizdeki erkek ile beraber olduğunu görürsünüz. “Yuhhh, o bile evleniyor” derken bulursunuz kendinizi. İşte bu kadınları farklı kılan, vücut veya yüz güzelliği değil, hayata bakış anlayışları ve karakterleridir. Ve inanın bana bu kadınlardan dünyada sınırlı sayıda var. Eğer o özel kadınlardan olamıyorsanız, kendinizi bir şekilde kanıtlamanız veya fark edilmenizi sağlamanız lazım. Kusura bakmayın ama herkes şişko bir kadını fark eder ama menüde en son kişinin isteyeceği şey her zaman önüne sunulan bir yemektir (garson “günün yemeğini” tavsiye ediyorsa, bilin ki o yemek ya ellerinde çok vardır, ya da bayatlamak üzeredir…)

Rekabet, insanın doğasında vardır ve gerçekten rekabet etmek istiyorsanız önce fiziğinizle başlamalısınız. Burada, kalıtsal olan boy kısalığı, koyu renk göz, ten renginiz ya da belki de bir sakatlıktan bahsetmiyorum. Eğer gerçekten saygı görmek istiyorsanız öncelikle fit bir bedenle insanların karşısına çıkmalısınız. Çünkü kimse sizin sakat olmanızı ya da çirkinliğinizi eleştirmez, ama kişilerin eleştiri kaynağı değiştirebilme ihtimaliniz olduğu halde değiştiremediğiniz durumlardır, ki bu özellikle kendi bedeninize yaptığınız haksızlıktır. 1.70 ya da 1.40 boyunda olmanız fark etmez, sakat bir bacak ya da kol, yine fark etmez. Bu hayattan öğrendiğim önemli bir detay, eğer siz bedeninize saygı gösterip fit kalabilirseniz, çevrenizdeki herkes de size saygı gösterecektir. Çünkü insanlığın doğasında önce elindekini koru mesajı vardır. Bu sebeple, her ne olursa olsun insan hayatından dengeli beslenme ve spor alışkanlığını çıkarmamalı ve daima sahip olduğu bedeni ve aklı iyileştirme çabalarına devam etmelidir.

İyi ki varsın P90X…

6 Yorum

  1. Yazılar arasında gezerken, özellikle son paragrafına çok katıldım ve tekrar paylaşmak istedim.

    Dediğin çok doğru; kronik bir hastalıktan, tek kolun ya da bacağın olmamasından vs. bahsetmiyoruz ama her alanda dışarıdan saygı görmek isteyen insan, önce kendine saygı göstermeli. Kendine saygı da bir seviyede kendi fiziğine saygı göstermede başlamalı (ve çok daha farklı seviyelerde devam etmeli).

    Bu olayın saygı boyutu. Ama fiziksel ve sağlıksal boyutu da tabii ki yadsınamaz. Kamu spotlarında “Hadi Baba?!…” diye geride nefesi kesilmiş baba gibi bitap olmaktansa, “Hadi Baba” diyen çocuğunuzun yanında “mip-mip-pheewww” -- Road Runner gibi bitivermek :-)

    Not: Var mı o eski çizgi filmi benden başka hatırlayan?

    Cevapla
  2. demek sizde Notre-dam sendromu yasadiniz …:)

    Cevapla
    • icten

      Evet yaşadım ve gözlemlerimde bir çok kişinin yaşadığını gösteriyor.

      Cevapla
      • özellikle son iki makalenizi cok begendim….tanismak isterim sizinle.

        Cevapla
  3. icten

    Teşekkürler Hocam.
    Nasıl bir ruh hali içerisinde yazdım yazıyı bilmiyorum, ama yazdıklarıma yürekten inanıyorum. Elimizden ne geliyorsa kendimiz için yapmalıyız.

    Ben o güzel manken değilim aman ne yapsam işe yaramaz, o doğuştan şanslı demek yerine olabildiğimizin en iyisi olup kendimize saygı göstermeliyiz.

    Cevapla
  4. P90X-Türkiye tarihinin en enteresan yazılarından olmuş, gerçekten içten… :-)

    Kapak fotoğrafına da tersten bakmak sadece benim aklıma gelmemiştir sanırım.

    Konu ile ilgili bir Rus atasözü: “Çirkin kadın yoktur, az votka vardır!” :-)

    Cevapla

Yorum Paylaşınız