Bundan aylar, yıllar önce (tam olarak 27 Ekim 2014) Teoman’ın bir yazısı vardı; Bir Kotun Motivasyonu adlı… P90X’in bir turu ile hayatının nasıl baştan sonra değiştiğini gözler önüne seren… Daha önce denk gelip okumadıysanız, dönüp okumanızı tavsiye ederim. Ya da en azından değişim resimlerine bakmanızı. Ne derler, bir resim bin sözcüğe bedeldir! :-)
Neyse, şimdiki bu yazı başlığının (Bir Berbat Burgerin Motivasyonu) ilhamını, işte o yazıdan alıyor…
Bana belki günde pek çok email, Whatsapp hatta telefon geliyor; “Aykut Hocam herşey tamam da, motivasyonumu kaybettim, nasıl motive olacağım?” diye… Maalesef buna verilecek kesin bir cevap yok, 2 kere 2 dört eder şeklinde. Herkesi ayrı ayrı motive ya da de-motive edebilecek binlerce farklı sebep bulunabilir. Ama benim tekrar tekrar karşılaştığım, en etkili motivasyon ve yeniden başlama yöntemlerinden birisi de, “dibe vurma” ve genellikle beraberinde gelen “suçluluk psikolojisi”ni optimize etme yöntemi! Tıpkı lastik bir topun, yere sertçe vurmadan daha yükseğe zıplayamayacağı gibi…
Bugün başıma gelen bir olayı anlatayım. Belki sizler de kendinizde dikkat etmişsinizdir ama, benim için genellikle sağlıksız beslenme günleri, geldi mi üstüste gelir! Ve mutlaka, yukarıda bahsettiğim bir “dibe vurma” ile sonlanmalıdır. Son dönemde bir-iki yurtdışı seyahati, oralarda ne bulunursa onu yemek… o da yetmez, beraberinde dönüşlerde Duty-Free mağazalarından bolca alınan çikolata ve şekerler… ve ipin ucunu kaçırdıkça toparlamanın zorlaşması durumu. Hayatımda uzun süre kola denen şeyin tadını bile unutmuş olan ben, sadece bir-iki taneden sonra, ara ara resmen Cola-Zero (Allahtan Zero!) aşerir oldum. Artık resmen bu meretin içine bağımlılık yapıcı bir şeyler koyduklarından eminim. Bu arada şaka değil, Cola’nın adının Coca-Cola olmasının, tarihte ilk kez bizlerle tanıştırıldığı 1886 ile 1903 tarihleri arasında formülünde barındırdığı Cocaine (evet bildiğiniz Kokain!) olduğunu biliyor muydunuz? Tam olarak bardak başına 9 miligram Kokain!.. Kaynak ben değil, Wikipedia!
Neyse, yine gelelim bugüne… Demiştim ya benim için bu sağlıksız beslenme furyası, nedense hep tren halinde gelir ve bir dibe vurma ile son bulmalı diye. Bugün dışarıda olduğum öğle yemeğim için tercihim, o kadar seçenek arasından illa ki Burger King olmalıydı! Bunda bir bakıma, öğlen saatinde diğer tüm seçeneklerin önü tıklım tıklımken, nedense Burger King’in bomboş olması da biraz etkili oldu. Onun sebebini de sipariş verirken anladım. Efendim suları kesikmiş ve o yüzden ayran ve çilekli limonata dışında içecek veremiyorlarmış. Böylece Burger King’in tüm asitli içeceklerini makinede şurup, karbondiyoksit (CO2) ve şehir suyuyla karıştırıp servis ettiği de tescillenmiş oldu. Sular kesikse içecek de yok!
Sırf bu sebeple yanımdaki birkaç kişi siparişlerini iptal edip vaz geçse de, beni yolumdan çeviremedi! Tam tersi, normalde ayrana adeta tapan ben, o anda Big Mac ile pek bağdaştıramamış olacağım ki, bahsettikleri garip çilekli limonatayı seçtim. Neyse, zaten bu hal ve vaziyetten dolayı sinek avlamakta olan King, saniyeler içinde siparişimi elime tutuşturdu.
Big Mac alabildiğine sağlıksız, her ne kadar gördüğünüz kapak fotoğrafını internetten bulmuş olsam da, en az onun kadar derbeder gözüküyordu… Reklamlarından hatırladığım kadarıyla patates kızartmalarına da özel bir şeyler yapmışlar ve eskisi (ya da rakip firmanınki) gibi boynunu bükmüyormuş ama onlar da alabildiğine sağlıksızdı keza. Son olarak daha sipariş verirken fiyasko olacağını tahmin ettiğim çilekli limonata da, beni bile şaşırtacak şekilde hem aşırı şeker deposu hem de aynı anda tatsız-tutsuz birşeydi… İşte en sonunda bunun böyle olmayacağını kendi kendime söyledim ve yazının başında bahsettiğim o lanet Cola-Zero’yu almak için hızlıca yandaki restaurantlardan birine gitmeye karar verdim.
Gidip gelmem belki 30 saniyeyi bile bulmamış olacak ki, işgüzar bir Burger-King görevlisi benim tepsimi almış çöpe atmış! Dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama Burger-King ve McDonalds çöplerinin üzerinde hep “Teşekkür Ederiz” yazar ve bu, insanların yemeklerini bitirdikten sonra kendi çöplerini kendileri atmaları, tepsiyi de çöpün üzerindeki yere yerleştirmeleri içindir. Hala da kendi tepsilerini kaldırmayanları gördükçe içimden kızarım. Neyse, ortamın sinek avlamasından işsiz kalan bir görevli, kendine iş çıkarmış olmanın heyecanıyla olacak benim tepsiyi eşekler cennetine göndermiş; döndüğümde yerinde yeller esiyordu.
Hemen gidip kasiyere olayı söylediğimde, o da müdürüne söyledi ve sağ olsun müdiresi lütfederek herşeyin aynısından bir tane daha tutuşturuverdi elime. Şimdi yalan yok, herşeyin neredeyse 4’te 3’ünü zaten yemiştim. Ama “yemeğimi atmışlar” diye kasaya gidince, yeni verdiklerini paket yaptırmak da resmen üçkağıtçılık olacaktı. İşte bu ruh hali içinde, biraz da zorla oturdum ve resmen koca bir menüyü daha mideye indirdim. Bir Big Mac, bir kap patates kızartması ve üstüne üstlük bir tane daha o çilekli limonata denen şeyden!..
Neyse, anlayacağınız uzun sözün kısası, bugün DİBE VURDUM dostlar! Ama ne diyeyim, benim motivasyonum da bu işte. Böyle katastrofik bir olay yaşamadan, sağlıksız beslenme trenini durduramıyorum sanırım. İşte bu satırları da, sabahki bu suçluluk psikolojisinin üzerine, 1 saat P90X Plyometrics yapmış, sonrasında hızını alamayıp 7 km yürümüş ve yine üzerine Migros’tan olabilecek en sağlıklı alışverişi yapıp evime dönmüş birisi olarak yazıyorum. Biliyorum ki, bugün top zemine çarptı ve artık yükselişe geçti. Burgerler murgerler, sağlıksız tüm besinler daha uzuuunca bir süre hayatıma giremeyecek.
Şimdi, motivasyon arayanlara gidin bunu yapın demiyorum, hatta aksine uzak durmaya çalışın. Ama sizi motive edecek ve bir şekilde tekrardan sağlıklı rayınıza (beslenme ve egzersiz) yerleştirecek her ne ise… gidin onu bulun!
Bu yazı da, en başta bahsettiğim, Teoman’ın ilk 90 gün sonuçlarına ithaf olsun… Şu anda bildiğim kadarıyla kendisi çok çok daha iyi bir fizikte bu arada :-)
Bazen insan ister istemez sağlıklı beslenme açısından zor durumda kalabiliyor.Çok sıkıştım mı dışarda ya Subway yiyorum yada Burger King’te Hot Wrap.Duty Free yerlerdende Oreolu protein bar öneririm.Muazzam :)
Bu burger denilen zincirin ürettiği yemekleri yerken çok keyifli de yedikten sonra insan kendini gerçekten çok kötü hissediyor. Bunu kendime neden yaptım diyor. Ve sanki haftalar geçse de hiç bir şekilde vücuttan atamıyormuşsun gibi geliyor.
Sizin tavuk zincirlerinden biri için yazdığınız bir yazı vardı, o yazıdan sonra öyle bir tiksindim ki bir daha asla kapısından içeri girmedim, bir kere de kutu içeçeklerden kahve çok fazla tüketiyordum o gün evdeydim ve sevgilimle bölüşmem gerekti, kahveyi bardağa koyduğumuz anda kutuda iken görünmeyen o iğrenç topaklaşmış kalıntılardan sonra bir daha asla içemedim… Bazen bam noktası aşırı doz veya tiksinme oluyor ki işe yaradığına eminim.
Aslında ne yalan söyledim hocam, (bu yazınızı bir itiraf olarak alıyorum) harika vücudu olan insanların bile bazen kendini saldığını görmek beni mutlu etti. O zaman ben de yapabilirim sanki
Teşekkürler Vixen :-)
Evet, o bahsettiğin buzlu kahveleri biliyorum, şu Redbull’lar ile aynı büyüklükte kutularda olanlar sanırım. Aynı soğuma yıllar önce bana da olmuştu benzer şekilde. ABD’de yaşarken bir gün abartıp Redbull ile o buzlu kahvelerden karıştırmıştım bir kapta. Biri süt bazlı diğeri karbonatlı olduğundan resmen kesildi, çökelek gibi birşey oldu :-) İki meret de pahalıydı; giden paraya mı yanarsın, yoksa bu meretlerden soğuduğuna mı sevinirsin? Ben sevindim valla :-)