Ve serinin ikinci bölümü… Bir önceki yazımda ABD’li Fitness Antrenörü Drew Manning‘in, vücudumuzun beslenme ve egzersiz alışkanlıklarımıza iyi ya da kötü nasıl (çabuk) yanıt verdiğini göstermek için yaptığı bilimsel deney niteliğindeki çalışmaya yer vermiştik. Şimdi ise, sıfır fiziksel aktivite ve kötü beslenme ile 6 ayda adeta mahvettiği vücudunu, yine sadece 6 ayda nasıl eski haline getirdiğine tanık olacağız. Serinin ilk bölümü benim, ve gördüğüm kadarıyla yorum bırakan hemen herkesin, içini nasıl cız ettirdiyse, ikinci bölümü de en az onun kadar mutlu etti ve herkesin istediği zaman istediği sonuçları alabileceği yolunda umutlandırdı. Bu Blog’ta 5 yıl kadar önce, belki de daha ilk yazılarımın birinde, “insan vücudu mükemmel bir makinadır, siz ona ne verirseniz o da size onu geri verir” dediğimi hatırlıyorum. Sanırım tam da bu söylediğim, görsel olarak daha iyi kanıtlanamazdı. Genel olarak fiziğinizden memnun değil ya da daha önemlisi bu sebeple geleceğinizdeki sağlığınızdan endişeli misiniz?...
Kategori Arşivleri: Diğer – Çeşitli
Kendinize Yapabilecekleriniz… Farklı bir açı!
Bu sitede daha önce pek çok “Önce & Sonra” fotoğrafları yayınladık. Format gereği, genellikle “Önce” fotoğrafı solda, “Sonra” fotoğrafı ise onun sağında olur. Ama yanda gördüğünüz fotoğrafta bir terslik yok. Açıklayalım. Bir Fitness Antrenörü, 6 ayda sıfır fiziksel aktivite ve elinden geldiğince zararlı yiyecekler tüketerek vücudunu (ve sağlığını) ne hale getirebileceğini göstermek istedi. Bu adam deli mi diyebilirsiniz! En azından ben de ilk gördüğümde ve Amazon.com’dan şu anda okumakta olduğum Fit2Fat2Fit kitabını ($25,99 ama her kuruşuna değer) almadan önce aynı şeyi söylemiştim. Ama şimdi bunun oldukça cesur, doğru ya da yanlış beslenmenin ve sportif aktivitenin vücudumuz üzerindeki etkisini çok açık bir şekilde gözler önüne seren, adeta bilimsel deney niteliğinde bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Bu arada, “tamam iyi ama, bu uğurda güzelim vücudunu mahvetmiş, bir daha toparlayamaz” diyecek olanlara da bir sürprizimiz var; onu da yarınki yazıya, serinin devamına saklayalım. İsterseniz sözü daha fazla uzatmadan bu...
Sizi İstiyoruz! P90X Blog’cularını Arıyor
Bu sitede Ev Fitness programınızı başarı ile bitirebilmenin birkaç altın kuralından söz etmiştik. Bunlardan bir tanesi “1. gün” başlangıç fotoğrafının mutlaka çekilmesi gerektiği iken, bir diğeri de P90X’e başladığınızı dost-düşman, mümkün olduğunca fazla kişiye ilan etmenizdi. Neden? Çünkü şu istatiksel bir gerçek ki, 90 günlük bu serüvene adım attığınızı çevrenizde ne kadar çok kişi bilirse, sizin de kararlılık ve sözünüzü tutma azminiz o kadar yüksek olacaktır. İşte şimdi size bunu, bir adım öteye taşıyabilme fırsatı sunuyoruz. P90X-TR’de yayınlayacağınız yazı ve yorumlarla, bu serüveninizi sadece yakın çevrenizle paylaşmakla kalmayacak, Türkiye’nin en büyük Ev Fitness sitesi ile yüz binlere, hatta milyonlara ulaşacaksınız. Bu da 90 gün boyunca sizi koltuğunuzdan kaldırıp “PLAY”e bastıracak itici gücü vermeye yetecektir. Baskı yok… Samimi, kendi cümleleriniz… Şu anda programı uygulayan, başlamayı planlayan, seven-nefret eden… herkesi paylaşmaya davet ediyoruz. Hemen şimdi! Not: Bu yukarıda saydığımız “psikolojik” itici faktöre ek olarak, P90X-TR’de blog yazıları...
Einstein P90X Yapsaydı…
Albert Einstein’i daha önce de P90X-Türkiye’ye konu(k) etmiştik. Onu az ya da çok hepimiz biliriz. Çılgın bir saç stili vardır, değişik de bir espri anlayışı (Einstein’in dili bir karış dışarıda fotoğrafını hatırlayınız). Enerji, kütle ve ışık arasındaki kurduğu ilişkiyi de eminiz biliyorsunuzdur (e=mc2). İzafiyet Teorisi denince de akla ilk o gelir… Ama biz, bunlar üzerinde durmayacağız. Bu çılgın saçlı dahi, eğer bugün hayatta olsaydı, bizce neden P90X yapardı, onu irdeleyeceğiz. Hepsi kendi sözlerini, bu ekstrem Ev Fitness Programı’na uyarlayarak… Hazır mısınız?! “Aptallık, hep aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar ummaktır!” P90X’in o inanılmaz işe yarayan ve sonuç verdiren “Muscle Confusion – Kas Şaşırtması” prensibini, hiçbir söz daha iyi açıklayamazdı sanırım. Sadece bir spor salonuna üye olarak, ara sıra giderek, hep aynı programı yaparak ya da moda diyetleri takip ederek iyi bir fizik beklemek, Einstein’ın deyimiyle “ahmaklık” olurdu (bknz. Einstein ve Diyetler Üzerine). O zaman tıpkı Dahi’nin söylediği...
P90X Hakında 8 Absürd Soru!
Üç yılı aşkın süredir yayın hayatında olan P90X-Türk’te, ilk bakışta “absürd” gelebilecek ama hiç de azımsanmayacak kadar sıklıkta karşılaşılan soruları sizler için derledik. İçlerinde eminiz sizin de bir dönem aklınızdan geçirmiş olduğunuz ya da belki geçireceğiniz sorular olacaktır. Ama sadece soruları derlemedik, cevaplarını da beraberinde verdik. Faydalı bulacağınıza eminiz. Buyrun… 1) “Önce & Sonra” fotoğraflarında hep kılların yok olduğunu görüyorum, P90X kılları mı döküyor? Tabii ki P90X’in tüy dökücü özelliği yoktur! Daha pek çok özelliği ve inanılmaz sonuçları olduğu doğru, ama “tüy dökücülüğü” bunlardan biri değil. Ayrıca, kıl ya da tüylerin kas gelişimi ile de uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Bu tamamen estetik bir konudur. P90X ile 90 günün sonucunda kazanılan, daha fit, yağ oranı azalmış, daha define bir vücut; genellikle bir kıl kütlesinin arkasında saklanılmak istenmez ve “Sonra” fotolarındaki fark da genellikle bundan kaynaklanmaktadır. Ancak tüyleri az bir vücudun daha “define” gözüktüğü doğrudur. 2) Yine...
P90X mi, Salon mu?
Aslında bu soru, tahmin ettiğinizden daha fazla karşımıza çıkmakta. Öncelikle hemen şunu belirtelim, bu yazı kesinlikle spor salonlarını kötülemeyecek; çünkü tercihiniz salon ya da ev fitness programı olsun, her ikisi de “sıfır” aktiviteden kesinlikle daha iyidir. Ama burada amaç ikisini de iyi yönleriyle kötü yönleriyle kıyaslamak olacak. Ve tekrar söyleyelim, genellikle salona gidenlerin P90X’e çamur atmalarının aksine (ki P90X’i kötüleyebilecek tek kişi, henüz onunla tanışmamış olandır!), biz burada salonu kötülemeyeceğiz. Evet, spor salonları ve gym’ler belki çok uzun yıllardır aramızda ama P90X çok daha yeni bir kavram. Ve öncelikle her ikisinin amaç, yöntem ve sonuçları bakımından birbirlerinden oldukça farklı olduklarının altını çizmek gerekir. Belki yüzyıldır çevremizde olan spor salonlarının “testestoron yüklü” durumundan ve eksi yönlerinden çok bahsetmeyeceğiz, başta da söylediğimiz gibi. Sadece P90X’in farklarını (ve artılarını) maddeler halinde belirtmek, faydalı olacaktır. – P90X sizi bir Arnold Schwarzenegger yapmayacaktır! Aslında tehlikeli steroidler olmadan salonlar da sizi...
Alışveriş Listesi :)
Haha :) Artık sonsuz blog yazarım :) Beş dakika önce bir yazı yazdım ama şimdi yine yazıyorum… Aykut Hocamız ne zaman isterse yayınlar artık :) Sağlıklı ve dengeli beslenmeye özen göstermemiz gerekiyor madem, neler alalım o zaman? Kış ayında bulunduğumuz için ben ona göre alışveriş yapıyorum. Yazın yine listeler paylaşırız :) Aşağıda 30 kalemlik alışveriş listemi bulacaksınız. Şimdilik bu kadar :) Dünyayı aldık zaten :P Bunlar bizi baya bir idare eder ama siz bakliyat da tüketin mutlaka. Ayrıca süt ürünlerini yarım yağlı da alabilirsiniz, çok tüketmiyorsanız yağlı da. Bu sizin seçiminiz, ben kalori bakımından düşük olması için light tercih ediyorum. Fit günler…...
Gerçi P90X-TR Takipçisi Akıllıdır… Ama Olsun…
Yazı başlığında da söylediğimiz gibi, P90X-Türkiye Blog’unun gerçekten çok kaliteli bir takipçisi kitlesi (siz!) olmasından her zaman gururla bahsederiz. Çoğumuz belki zamanında bilinçsizlikler ve yanlışlar yapmış olsak da, artık doğru bir şeyler yapma adına çabalayan, miskin olmayan, en azından yakın gelecekte artık miskin olmamak için kafa patlatan, en doğru bilgiyi arayan, araştırmacı, paylaşımcı, yardımcı… Ama dün Blog yazarlarından Erkan’ın yazdığı güzel yazısında geçen, bazılarının düşebileceği “zora gelince, kolaya kaçma” ihtimalinden sonra, şimdi paylaşacığımız konuya değinmek şart oldu. Benzerlerinin aslında çok olduğunu tahmin edebiliyoruz ama bir örnek ile açıklayalım… Bir gün internette gezinirken, bir fotoğrafa rastlarsınız; pek de ilan gibi durmamaktadır, sanki daha çok bir “haber” gibi… Tıklarsınız. Sizi bir siteye yöneltir link; ister istemez domain adı dikkatinizi çeker. www.saglik-haberleri.co! Yazım hatası yok, com değil de co. Neyse, com’u alınmıştır belki ama iyi bir haber sitesi olabilir dersiniz, biraz okursunuz. Ama yazılarda Türkçe karakter kullanılmaya üşenilmiştir, okumakta biraz zorlanırsınız....
Motivasyonda Son Nokta!
P90X Türkiye’de, dünyada başka hiçbir yerde eşi olmayan bir uygulamaya imza atmak istiyoruz. Bizler çok iyi biliyoruz ki, bazılarının söylediği gibi başarının sırrı %50 egzersiz, %50 diyet falan değil; %100 motivasyondur. Zaten beraberinde egzersiz ve doğru beslenmeyi getirecek olan faktör de yine budur çünkü… Bundan sonra P90X-TR mezunları dilerlerse (ve gerekli görsel/videoları temin ederlerse), değişim hikayelerini anlatan, belki ileride torunlarına dahi gururla gösterebilecekleri, Hollywood fragmanı kalitesinde farklı temalarda, kendi değişim kısa filmlerine sahip olacaklar. İşte size hemen başlamanız ve P90X Mezunları arasına katılmanız için bir neden daha… P90X-TR Films Gururla Sunar… Delicesine Bir Değişim…...
Ne Sağdaki, Ne Soldaki…
Bu seferki konumuz ve de görselimiz birazcık konu dışı olsun… Bu sayfalarda çeşitli “kadın-erkek farkları” çok tartışıldı. Kimisi anatomik açıdan yaklaştı ve dedi ki “kadınların yağ oranı erkeklere göre daha yüksek olduğudan, sonuçları da daha geç gelecektir”… Kimisi daha sosyal açıdan yaklaştı ve “kadınlar avantajlı çünkü bir kadının kalbur üstü olması için bir mini etek, bir çift topluklu ayakkabı, röfleli bir saç ve iyi bir makyaj yeterli. Öte yandan bir erkeğin kalbur üstü olabilmesi için belki 2 yıl spor salonuna gitmesi gerekli” dedi… Kimisi de daha “realistik” yaklaştı ve “yok, erkeğin kaslarını da şişirmesine gerek yok, bu devirde cebini şişirmesi yeterli” görüşünü savundu… Biz de diyoruz ki… Aslında bunların hiçbiri! Burada belki sayfalar dolusu anlattığımız fitness konusu, hayatın elementlerinden sadece bir tanesi. Fitness, beraberinde sağlıklı yaşamı getiriyorsa, o zaman hayat pastasında daha büyük bir dilim; sağlığın yanında daha özgüvenli, mutlu ve de kaliteli bir yaşamı getiriyorsa, o...
Hizalı Düşünceler… Nizamsız Cümleler… 2
15) Geçen Youtube’da Cenk Hoca diye birinin videosunu izledim, adam diyor ki karın kası mı istiyorsun ha, baklava mı istiyorsun, o mutfakta yapılır, yiyerek yapamazsın diyor… Kasları yaparsın üzerine bir de yağ tabakası öne çıkar, daha kalın olursun diyor… Haklı, haklı ve haklı… 16) Ben yine bileğimi incittim ama :-( 17) P90X’e ve koşuya başlamadan önce ben: Sabah kalkar ağzında hemen sigara, daha gündüzün ilk nefesini almadan… ne gündüzü akşam kalkar, bedenine oksijen gitmediği için uyanamıyordu tabi :-) Hava yerine duman çektiği için :-) Neyse hiç bir plan ve amaç yok, bir mucize oldur da kendisi için faydalı birşeyler yapmayı hatırlatacak birşeyler çıkana kadar karşısına oturup birini yakıp diğerini söndüren, yokuş çıkamayan, geceleri hırıltılı nefes alan, yemeği yeme amacı sigara içebilmek olan, incecik fit görüntüsünün altı fos olan, hiç su içmeyen ve gözlerinin altı mosmor, yorgun renksiz bir yüz… 18) Sonrasında ise: Sabah erkenden kalkıp...
Hizalı Düşünceler… Nizamsız Cümleler…
1) Neden örneğin Ankara’da toplanıp hep birlikte P90X yapmıyoruz? Senede bir günü P90X Türkiye günü ilan edelim, yüzlerce kişi aynı anda bir Yoga-X yapsın mesela :-) 2) Benim mezuniyet partime sadece 13 gün kaldı… Ve bu haftaya başlamak çok zor çünkü normalde dinlenme haftasına geçmiş olacaktım. Şu an beynim buna alışık olduğu için bırak yapma 9. DVD’yi diyor. Dinler miyim?! Dinlemem yapacağım! 3) Kollarımdan damarlar çıkacak, antremanı yaparken hoşuma gidecek… Geçenlerde sınıfta şöyle bir kolumu sıraya dayadım, bir de etrafıma bakmış bulundum… Erkeklerin yüzde 80’inden daha kaslı kollarım varmış, yıııııııııhuuuuuuuuuu :-) 4) Offf, cehenneme gidersem tek sebebi şu M&M illeti olacak! Aramızda acayip bir aşk var! 5) P90X saçları canlı ve parlak yapar! :-) Çünkü gün içinde terleyip duş alırsınız ve hergün hergün saçınıza şekil vermeye üşeneceğiniz için saçınıza zarar vermezsiniz… 6) Tony dik durmanıza neden olur. 7) Sakın programı internetten indirip, bu siteye dahil...
Laf Salatası…
İlk gün ve şu an: Genel olarak hareketli bir insanım. Hoplaya zıplaya yürürüm. Hatta bu yüzden benden utandığı için yola çıkmayan, “bir düzgün yürü” diye uyaranları tanıyorum :-) Hiç 25 yaşında birine yakışıyor mu, çocuk gibisin, az hanım hanımcık ol… fazlasıyla duyduğum bir cümledir. Hiç çekinmeden yolda gördüğüm çocukların hareketlerini taklit ederim. Mahallenin çocukları ile kılıç kalkan savaşı yapıp top oynarım… Hayatım boyunca hiç halkın tabiri ile “hanım efendi” biri olamadım… Bugün kaydıraktan kayıyorum, 90 yaşına gelebilirsem o zaman da; olursa torunumla kayacağım :-) Bu kadar zıp zıp olduğum için kendime güvenmiştim, bunu yaparım ben dedim. Ne var ki günde bir saat alt tarafı, yaparım ben yaa! İlk gün Karın Sinerjik DVD’sinden sonra yatağın üzerine bayılıp uykusunu almasına rağmen kesintisiz dört saat uyuyan bir ben, ilk hafta yerimden kalkmaya halim yok, her yerim ağrıyor… Allahım! Nasıl biter bu diyorum. Başarısızlık, hareketleri yapamamak dağ gibi sıkıntı...
Mucizevi Photoshop Diyeti!
İster inanın ister inanmayın, bizlere her gün hala “P90X yapsam sonuç alır mıyım?” mesajları gelmekte… Cevabı; koca bir EVET! Bugüne kadar P90X Programı’nı 90 gün boyunca uygulamış ve sonuç alamamış tek bir kişi bile yok. Zaten olması da pek mümkün değil. Her zaman dediğimiz gibi P90X, dünyanın en kolay programı sayılmaz (hiç sayılmaz!) ama dünyanın en etkili sonuç veren programı olduğu söylenebilir. Daha da kolay ve hızlı sonuç veren bir program arayanlar için ise… aşağıdaki hazırladığımız karikatürü armağan ediyoruz :-) En Hızlı ve Kolay Şekilde Sonuç İsteyenler İçin…...
Çok Faideli Bir Applikasyon!
Hikayeyi başından anlatayım… Bugün Kızılay’da (kendisi Ankara’da bir semttir) bir işim vardı ve oradayken çağrışım yapmış olacak ki, yine Kızılay’a kan bağışında bulunmak istedim. Daha önce kan bağışında bulunmuş olanlar bilirler, bu işler öyle “girdim, verdim” kadar kolay da değil. Ne sıklıkta verirseniz verin, öncesinde bayağı fazla bir miktarda soruya cevap vermeniz gerekiyor anket ile. Ben, “Son 3 ay içerisinde yurtdışında bulundunuz mu?” sorusuna takılmış olacağım ki, bir de görevli doktor ile mülakata girmem gerekti. Tabii ki Kızılay’ın kan alma prosedürünü yargılamıyorum, sonuçta ciddi iş. Neyse, sonunda kan alma koltuğuna oturabildik. Kan bağışında bulunurken bir numaralı kural, aç olmamak. Bunun için size Çokoprens ve meyveli Kızılay sodası veriyorlar gerçi ama… yeterli olmayabilir. Aslında acı direncim yüksektir; ne dişçide ne iğne yapılırken gıkımı bile çıkarmam. Ama benim bu seferki kan vermemde bir terslik vardı. Sağımdaki ve solumdakiler, bir iki dakika içerisinde takır takır işlerini bitirip birer...