Gözünüz Doysun!!!

Gözün doysun!!! Genelde aç gözlü ve tatminsiz insanlar için kullandığımız bir deyimdir. Nahoş bir ifadedir ama aslında çok çok doğru bir ifadedir. Sindirim ağızda başlar. İnsan anatomisi gereği, ilk sindirim ağızda dişler ve ağız içi salgılarıyla başlar, midede devam eder. Doğru olmakla birlikte bence eksik bir anlatım.

Sindirim ilk önce gözlerde başlar… Bunun karşı masada oturan kızları “kesmek”le alakası yok. O kesiş ya da parçalayış başka. Benim kastettiğim, fiziki olmaktan çok psikolojik bir sindirim. Tüm dünyada ses getirecek bir açıklama yapacağım, o yüzden sonuçlarının ne olacağı konusunda kesin bir fikrim yok. Siz paniğe kapılmadan, erzak ve temiz su stoklayın, bu yazıdan sonra dünya eskisinden çok farklı bir yer olabilir :-)

Gözümüz, beynimizin en çok güvendiği organdır. Göz yoluyla sağlanan veri akışı, beynimiz için daha güvenilir bir veri kaynağıdır. Örnek veriyorum, organize olun; gece yarısı evde garip sesler duyarsanız, dikkat kesilip aynı sesin tekrar edip etmediğini anlamaya çalışırsınız. Sesi tekrar duyarsanız kalkıp bakmak için salona gider ve neticede hunharca katledilebilirsiniz. Aynı senaryoyu başka bir şekilde ele alalım. Gece eve geldiniz, kapıyı açtınız ve evde yabancı biriyle burun buruna geldiniz. Adam elinde bıçakla üstünüze doğru geliyor. Bir dakika bu gerçek mi diye düşünmezsiniz. Tekrar bakmaya ihtiyacınız da olmaz. Adam oradadır, koklamak ya da kulak kabartmak gibi bir aksiyona girişmezsiniz. Altınıza kaçırmak için daha ne bekliyorsunuz? Kulakların duyduğunu, gözler onaylar, gözler noterlik görevi yapar.

İnsanlar diğer insanları genelde ilk olarak dış görünüşüyle değerlendirir. Ortalama dışı giyinmiş, makyaj yapmış bir bayanla diyalogumuz farklı olduğu gibi, saçı sakalı birbirine girmiş, üstü başı perişan bir adama yaklaşma tarzımız da farklıdır. Her ikisini de tanımıyor olmamıza rağmen, görsel veriler, beynimize ulaştığında seçenekler belirlenir ve uygulanır.

Teknik verileri hususunda hiçbir bilgimizin olmadığı iki adet aracımız olsun. Bu araçlardan biri erkek deyimiyle “çok yakışıklı” ama performansı düşük, diğeri ise oldukça kötü dizayn edilmiş ama performansı yüksek olsun. Hangisini seçeriz? Pek çoğumuz gözüne güzel gelen aracı seçer. Çünkü araçla ilgili tek verimiz, gördüklerimiz.

Pek çok dergi ve sitede zaman zaman haber yapılan bir anket bulunur. “Kadınların ya da erkeklerin karşı cinste ilk baktığı yer” adı altında işsiz güçsüz adamların yaptığı bir ankettir. Bir erkek kadının ilk neresine bakar, bir kadın bir erkeğin ilk neresine bakar falan filan… Dikkat edin, bir erkek bir kadının neresini koklar (yazı amacından sapmasa bari :) ya da kadın erkeğin ilk neresini dinler gibi bir soru değildir. Çünkü biz insanlar, gördüklerimize inanır, gözlerimize güveniriz.

Eeeee? Yani? Sen hayırdır? diyenler için bunu yemek hususuna getirip konduracağım.
Yemek yerken de ilk önce gözlerimiz doyar. Daha doğrusu doymalıdır. Siz yemek yemeye başladığınızda, beyniniz yemek yemekte olduğunuzu anlamak için bir süre bekler. Hatta mideden beyine sinyallerin gitmesi için 20 dakika kadar geçmesi gerektiği belirtilir.

Yine örnek vermek istiyorum. Hepimizin ihtiyacı olan proteini iyi bir şekilde sağlayan ton balığına bakalım. 100 gr ton balığı aşağı yukarı 30-45 gr arasında protein içeriyor. Markalara göre değişim gösterse de ortalama 40 gr civarında. Oldukça güzel bir değer ama beynimiz aynısını mı düşünüyor acaba? 100 gr ton balığını tabağa koyarsanız deyim yerindeyse avuç içi kadar bir yer kaplar. Siz bunu bir ana öğünde değerlendirmek isterseniz, daha yemeye başlamadan doymayacağınızı beyninize haber vermiş olursunuz. Beyin gözden gelen verilere bakıp “Bu ne ya, kim doyacak bununla” diyecektir. Yeme isteğiniz, yedikçe azalacağına artacaktır. Niye? Çünkü beyin maça bir sıfır geriden başladı, şartlandı. O 100 gr ton balığı sizin dişinizin kovuğuna bile gitmez. Bir 100 gr daha yemeye kalkarsanız protein sentezlenemeyeceği için ton balığı heba olur, ayrıca bolca cıva stoklamış olursunuz.

1 adet elma, 2 adet mandalina ve 1 adet muzdan oluşan bir tabak meyveye karşı 3 dilim baklavamız olsa hangisini seçerdik? Bilinçli P90X’çiler olarak elbette meyveleri tercih ederdi ama hepsini değil tabi. Sıradan bir insan mevzu “karın doyurmak” olunca meyveleri seçerdi. Çünkü meyve hacim olarak daha fazla yer kaplıyor ve doyurucu gözüküyor. Oysa 3 dilim baklava ve bu meyve tabağı aşağı yukarı aynı kaloriyi barındırıyor. Ama gözümüze az göründüğü için baklavayı tercih etmiyoruz (burada sağlıklı beslenme kriterleri tamamen göz ardı edilmiştir).

Daha önce hiç yemediğiniz bir yemeği neye göre değerlendirirsiniz? Çok güzel kokuyor olabilir ama görüntüsü aynı oranda berbat hatta tiksindirici olabilir. Bu durumda muhtemelen gözlerimize güvenip o yemeği yemek gibi bir düşünce içinde olmayacağızdır. O halde yediğimizi şeylerin görüntüsü de önemli. Sofranızı hazırlarken, sürrealist bir yağlı boya tablo kıvamında olmasın yemekleriniz. Önünüze koyduğunuz öğünleri zenginleştirin. 200 gr haşlanmış tavuk göğsü gözlerinizi tatmin etmeyecektir ya da 5 tane orta boy ızgara köfte… Gözlerinizi doyurmadan karnınızı doyurmanız imkansız. O halde yapacağımız şey, yiyeceğimiz ana yemeğimizin yanına zenginlik katacak bir şeyler ilave etmek. Bunlar ne olabilir derseniz, mevsim salata olabilir, bir baş soğan ve domates söğüş, yanına bir bardak ayran olabilir. Kırmızı turp dilimleyebilirsiniz. Herkes her şeyi yiyemeyebilir ama yiyebildiğiniz sağlıklı ve az kalorili her şeyi ana yemeğinizin yanına kombine edebilirsiniz. Böylece o, “bu kime yetecek” sıkıntısını yaşamazsınız.

Son olarak yiyeceklerinizi dinleyin. Yiyecekler sizinle konuşur, onların sesine kulak verin. Şaka şaka… Budist rahip miyiz biz öyle antin kuntin işlere girişelim. Hem ızgara olmuş tavuk size neyi nasıl anlatabilir ki?

10 Yorum

  1. Toy

    Yazılarınızın hepsini çok beğeniyorum.Dediklerinizin hepsi yaşadığımız ama çoğu zaman fark etmediğimiz şeyler.Benim midem hep toktur.Çünkü gözüm gerçekten,hep açtır.Bu durum düzelse hepimiz için iyi olacak :)

    Cevapla
  2. Erkan

    Ton baligi iyi bir protein deposudur ama haftanin 3 gunu yememek lazim. Ton baligi derin deniz baligidir ve derinler deniz veya okyanuslarin oksijen bakimndan fakir bolgeleridir ve kirlidir. Bu yuzden ton baligi gibi derin deniz baliklari fazlaca civa barindirir. Tipki midye gibi :-(

    Cevapla
  3. The Rock

    Hocam çok güzel yazı olmuş size katılıyorum da 100gr ton balığı daha yersek neden protein sentezi olmasın ki

    Cevapla
    • Erkan

      Ihtiyactan fazlasini niye sentezlesin ki? Metabolizmamiz maksimum fayda esasina gore calisir. Neye ne kadar ihtiyac varsa o kadar kullanir gerisini vadeli yag hesabina kaydeder:-)
      proteinin fazlasi vucuttan idrarla atilir diye bir safsata var. Fazla protein yag olarak depolanir. Idrarla atilan sentez neticesi ortaya cikan urik asittir. Urik asit cok fazla plusursa hem bobreklere zarar verir hem de eklemlerde birikerek “gut” hastakigina sebep olur. Gut osmanli padisahlarindan bir kacinin olum sebebidir. Tedavisi var ama kroniklesen bir hastalik ve oldukca agrili.

      Cevapla
  4. musess

    Evet bence de gözümüzün doyması önemli ama benim gözüm duyuyor midem doymuyor o ne olacak :-) yine süper bir yazı olmuş srgl

    Cevapla
  5. Öncelikle nefis terbiyesi etmek gerekir.

    Cevapla
  6. umtku

    :) ) ) ) ) can boğazdan gelir boğazdan çıkar.. bir rivayete görede yiyenle yemeyen arasında 5 dakika var.. ben yerim ama yaramaz bana yazık günah bana da.. gözü aç tabiri burdan geliyor demek ki :)

    Cevapla
  7. Çok doğru… Ve bana aşağıdaki yazıyı hatırlattı :-)

    http://www.p90xtr.com/hic-yapamiyorsaniz-bunu-yapin/

    Cevapla
    • Erkan

      Şimdi Türk milleti olarak, yarım ekmek dönerin son lokmasıyla ayranın son yudumunu aynı anda bitirmek gibi acaip acaip huylarımız var. Su bardağını ağzına kadar doldurup dibinde kalan çeyrek bardak suyu dökmek gibi garip huylarımız da var. Yarım ekmeği eline alır almaz içini açıp bakan var. Yani bizim gözümüz aç. Tüketebileceğimizden fazlasına tamah ederiz hep. Avrupada ( Almanya) insanlar sebzeleri meyveleri taneyle alıyor. Bizde ki gibi kiloyla değil. 2 tane domates alır atar sepetine, biz ne yaparız? sıka sıka, avuçlaya avuçlaya 3 kilo domates seçeriz, atarız dolaba 3 gün sonra çürür.

      Karnımız doysa da gözümüz her daim aç. Dünyann en çok ekmek tüketen, en çok ta israf eden ülkelerinin başındayız. bu kadar çok tüketiliyorsa bu kadar çok çöpe atılması tezat değil mi? Biz yiyeceğimiz kadar değil, alabileceğimiz kadar almaya programlı bir milletiz.

      Cevapla
      • Katılmamak elde değil.Üretmekten daha çok tüketen bir ülke olduk maalesef.

        Cevapla

Yorum Paylaşınız