Merhabalar,
Benim adım Seda, 20 yaşındayım, İstanbul’da üniversite birinci sınıf öğrencisiyim ve sizi bulduğum için gerçekten çok mutluyum! Size, uzunca versiyonuyla hikayemi aktarmak istiyorum, umuyorum vaktiniz vardır ve uslubum da size çok sıkıcı gelmez.
Bundan yaklaşık iki yıl önce, birçok insanın günümüzde muzdarip olduğu üzere, fazla kilolarımın artık ‘fazlalaştığını’ görüp, bunu kendime yakıştıramadığım ve kurtulmak istediğim ama başarısız olduğum zamanların ardından, internetteki aramalarım sonucu “home fitness” programlarını keşfettim. Bildiğiniz gibi bu programları barındıran sitelerin en büyüğü Beachbody’dir. Burdan “Slim in 6” programını gözüme kestirip internetten indirerek başladım işe ve kilolarımın bir kısmından bu 6-8 haftalık süreçte kurtuldum. Obeziteye doğru emin adımlarla giden Seda’dan, “Eh, fena değil”lik bir Sedaya dönüşmüştüm ve bu ruhu yaşatabilmek o kadar hoşuma gitmişti ki, devam etmek, sonuna kadar gitmek istedim. Sonrasında bir iki ay boyunca yine Slim in 6 in bir üst seviye programıyla işi ilerlettim, ama bir müddet sonra, üniversite sınavının stresi hayatıma dahil oldu, liseyi bitirişimin ardından yalnız kaldım, erkek arkadaşım yurtdışına okumaya gitti gibi basit sebeplerden, ya da nedenini bilemediğim çok başka şeylerden, işler aksamaya başladı. İşin açığı, takıntılı ve depresyona eğilimli de bir insanım ve çok da mükemmeliyetçiyim. Planımı mükemmel uygulayamadığım zamanlarda (sabah 5te kalkamayıp akşama ertelemek, sonra akşam da ertelemek ya da bir öğünümü düzgün yemediğimde bütün günü ve haftaları öldürmekle başlayan yemeye takıntılı tavırlarım dolayısıyla) motivasyonumu kaybedip duraksama devrine giriyordum. Bir iki haftalık duraksamalarım sırasında hep kendime söz verip bu işi bitireceğime dair telkinlerde bulunup araştırmalar yapıyor, motive olup yeniden başlıyor, ardından üç hafta yapıp tekrar bir yeme krizi sonucu bırakıyordum. Böyle böyle Ağustos’tan Aralık’a geldim ve doğum günüm olan 5 Aralık’ yaklaşırken “Tamam,” dedim. “Yeter. Başlıyorsun ve bitiriyorsun bu işi. Aynaya baktığında çenenin altında duran, gitmeyen o sinir bozucu yağ tabakasından kurtuluyorsun.” Ve başlarda yarım bırakırsam korkusuyla kendime güvenemediğim için aylarca başlamadığım P90X için sıkı bir ön hazırlık sürecinin ardından, doğum günümde programa başladım.
Slim in 6’e başlamadan önce, az biraz yüzme, badminton, ve en çok kick boks sporuyla uğraşmış bir insandım ama kaslarımı Debbie ile inşa ettim diyebilirim. Belki bilirsiniz programı, hiç fitnessla uğraşmamış biri için Debbie’nin squatları oldukça zorludur. Hatta Legs & Back videosunda Tony bile Debbie Siebers’ ‘Speed Squat’a yer vermişti. Sonuç olarak Slim in 6, P90X’ten önce P90 yapmışım gibi bana güzel bir altyapı sağlamıştı. Artık hazırdım, biliyordum. Bu iş bitmeliydi. Dediğim gibi başladım da. İlk üç hafta her şeyi mükemmel uyguladım. Sabah 5te kalkıyor (erken kalkmaya önceden de alışıktım ama kalkıp spor yapmak başta zorlasa da, ilerleyen zamanda aşığı, bağımlısı olup çıkıyorsunuz), bir kahve içip 5.30-5.40 gibi başlıyor, çalışmadan sonra duş alıp, en kral kahvaltıyı edip bisikletime atlayıp 20 km yol tepip dershaneye gidiyordum. Öğle yemeklerimi, ara öğünlerimi yanımda taşıyor, bazen akşam yemeklerimi bile götürüyordum. Ve yemin ederim, hiç zor değil, aksine çok eğlenceli geliyordu. Kimsenin yapamadığı, yapmaya gözünün yemediği, cesaret edemediği ya da bahaneler üretip kendini kandırdığı bir iş yapıyordum ve çok mutluydum! Üç haftanın bitip dinlenme haftasına girdiğim dönem, tam yılbaşı haftasına denk gelmişti, ben de Antalya’da ailemle yaşadığım evimizden İstanbul’a ablamın yanına gidecektim ve bu süreç için kendime izin verdim: “Dönünce kaldığın yerden devam edeceksin. Abartmadan istediğini ye. Bunu hak ettin.” dedim kendime. Bir haftanın sonunda biraz abartmış olsam da, karnımdaki ufak bir şişkinlikle dönüp, kaldığım yerden devam ederek bir haftada durumu toparlayıp ikinci ayı da bitirdim.
İkinci ayın sonunda, aman tanrım… Kendimi hiç böyle görmemiştim. Karın kaslarım ortaya çıkmış, six packlerimin dördü, gittikçe koyulaşmaya başlayan hatlarıyla belliydi, çok az bir göbeğim kalmıştı. Çene hatlarım keskinleşmişti. Giydiğim her şey, beşinci sınıf kazağım bile üzerime oluyordu! İç bacaklarım birbirine değmiyordu, pantolonlarım bol duruyordu, daha uzun görünüyordum… Harika bir duyguydu bu! Ben olmak, kendim gibi görünmek. Bunları yaşadığım zaman, ikinci ayın ikinci haftası falandı sanırım. Yirmi birinci güne kadar devam ettim, önümde ikinci dinlenme haftası vardı.
Sonra ne mi oldu? Dershane yarıyıl tatiline girdi. Ve ben… Bir anda boşluğa düştüm. Tüm gün evde olduğum için sabah spor yapmama gerek yoktu. Aman canım zaten dinlenme haftası egzersizleri çok basitti, kas gelişimime çok da bir etkisi yoktu ki… Babama bir ay önce aldığı için kızdığım o şekerli tatlılar dolapta duruyor, sürekli dikkatimi çekiyordu. Ben kızdıktan sonra hiçbiri yenmemişti. Evde boş boş otururken dizi film izlemeye başladım. Oradaki hayatların içinde kayboldum. Kaybolurken bir yandan da elim boş durmasın diye yemeye başladım. Babamın tatlılardan bir tane. Başka yok, söz. Şekere yeniden başlayacak değilim ya canım, bırakırım ben yine, bir tane yiyim de içimde kalmasın… Günün ardından paketin bitişi ve ilerleyen günlerde benim kendimi durduramamam.
Midemin şeker ya da kötü huylu yağ yediğim vakit kramplarla yanmasına aldırmadan yedim. Evdekiler bitti, satın almaya başladım. Tüm sözlerimi yıkmaya başladım. Kendime toparlanmak için üç gün verdim, üç gün bir haftaya dönüştü. Her haftanın başında eski planıma dönmek istedim, olmadıkça daha çok moralim bozuldu. Her pazartesi kalkamadıkça öbür pazartesiye kadar kalkmayı bile denemez oldum. Dershanede işler kötüye gitmeye başladı, puanlarım düştü, tüm gün beynim bu işi düzeltmek için çözüm önerileri üretmekle o kadar meşguldü ki, ne ders dinliyor ne de çalışıyordum. İnsanlar yanaklarımın şiştiğini, hasta mı olduğumu sormaya başladılar, bisikleti bıraktım, gecelere kadar film izliyor, bu sırada sürekli yiyordum. Her gün üçlü paket ‘Brownie Intense’, yanında da beşli küçük ‘Çokomilk’lerden alıp yiyerek bir ay geçirdim. Bu kâbusun başlangıcından, yani 27 Ocak 2012’den yaklaşık bir buçuk ay sonra sessiz bir sabaha kalktığımda yürürken hışırtı çıkardığımı fark edip, iç bacaklarımda yeniden oluşan, benim ‘yastık’ dediğim yağların geri geldiğini gördüm.
Ciddi ciddi depresyona girmiştim. Uyku saatlerim uzamıştı. Ailemle iletişimimi kesmiş konuşmuyordum. Ayakkabılarımı odama koyup kapıyı kilitliyor, evden çıkmış gibi davranıp tüm gün yatıyordum. Bütün bunlar ciddi bir tehlike arz etmeye başladığında, Mayıs’a gelmiştik. Artık kendi kendime yardım edemeyeceğimi ve dışarıdan müdahale gerektiğini kabullenmiştim. Psikoloji mezunu olan ablama aylarca hiçbir şey anlatmayışımın ardından, önce ona açıldım telefonda. Sonra anneme. Psikolog araştırdık. Hani işi ticarete dökmeyen ve bana anti-depresan önerip daha da bunalıma sokmayacak cinsinden. Haziran başında P90X’e dönmek için kendimi motive edecek kadar toparlanmıştım. Ve bir pazartesi sabahı, aylardan sonra tekrar kalkıp, tekrar çalışabildim.
Bir aylık terapinin ardından, hayatımı, sorunlarımı tanımadığım bir insana anlatmanın kendimi küçük düşürmek ve dışarıya zayıf görünmekten çok (o kişinin düşünce olarak size benzeyen biri olması ve acıyan, hatta anlayışlı tavırlardan çok, yorumsuzca dinleyip gerektiği yerde ufak önerilerde bulunan biri olması koşulunda), kendi başıma göremediğim ayrıntılar konusunda yardım almayı ve bunu eziklik olarak görmemeyi, kararlarım hakkında tereddüt etmemeyi ve bana zarar verecek kadar uçlarda yaşamamam gerektiğini öğrendim. Tüm bunlar, aşırı derecede mükemmeliyetçi kişiliğimin olumsuzluklarıydı ve hayatımın ortalama beş ayı, öncesindeki tökezlemeleri de sayarsak aşağı yukarı bir yılı yok olmuştu. Neyse ki psikologa giderken bir yandan P90Xe devam ettiğim için o süreç daha faydalı bir hale geldi. Kendime bazen biraz esnek de olmam gerektiğini aşılıyordum ve bu iyi bir gelişmeydi. Ama dinlenme haftasını da tamamlayıp haziran ayının bitiminin ardından, ikinci ayın ilk bir haftasını çalışıp tekrar bıraktım programı. Kendimi biraz toparladıktan sonra ve eskisi kadar çaresiz olmadığımı fark edişimin ardından, P90X’e tekrar tekrar sıfırdan başlamanın beni çok yorduğunu ve aynı şeyleri yapmaktan sıkıldığımı fark etmiştim o günlerde. Yazın geri kalanında biraz ‘Insanity’ yaptım, ama ona da tutunamadım. Bu durum moralimi bozsa da, en azından yeme alışkanlıklarımı tekrar değiştirmemek için ant içtim. Aynı hataya tekrar düşmemek için.
İstanbul’da bir üniversiteye yerleşmemin ardından yaşadığım rahatlık ve mutluluk, bana sanki bir uyanma sağladı. Sınav baskısının da çok ağır olduğunu, beni ne kadar sıktığını hiç fark etmemiştim. Muhtemelen her şeyin bu kadar ters gitmesinde o stresin payı da büyüktü. Üniversitenin ilk yılında, adeta dört ayağımın üstüne düşmüş kadar şanslı bir şekilde, internet üzerinden bulduğum, kendi okulumdan iki arkadaşla eve çıktım. Bu benim kendi yemeklerimi ve sporumu yapacağım bir alana sahip olmam açısından çok iyiydi. Maddi koşulları da üniversite yurdundan daha uygundu.
1 Ekim’de, yine yaptığım tüm ön motivasyonların ardından, okulumun başladığı günle P90X’e yeniden başladım. “Madem o kadar sıkılmıştın neden tekrar başladın?” derseniz, P90X, her ne kadar sıkılmış olsam da, yaparken ve bittiğinde beni rahat hissettiriyordu, bir şeyler yaptığımı hissedebiliyordum ve elbette, daha önce aldığım sonuçları bildiğim için, yeni bir program arayıp denemekten daha kolay geliyordu yapması. “Biraz sabır,” diyordum, “üstesinden gelemeyeceğin şey değil.” Dolayısıyla, bu kez dişimi sıkıp, sıkılsam da sonuna kadar gidip bu işi bitireceğime dair yeni bir sözle yeniden başladım. Ama… her defasında nasıl denk geldiğini gerçekten bilmediğim şekilde, yine yirmi birinci gün sonu ve ardından gelen dinlenme haftasında, bayram tatili başladı. Ailem geldi, akrabalar toplandı. Ben kendimi yeniden yediğim önümde, yemediğim arkamda bir ortamda buldum. İradesizlik gibi görünebilir. Ama düşünün, bir ortam var, en az 10 kişi. Ve sizin dışınızdaki herkesin beslenme tarzı, yaşam biçimleri sizinkinin tam aksi. Daha da kötüsü, sizi anlamıyorlar. Bunun basit bir diyet olmadığını, “Aman canım bir kereden bir şey olmaz”la geçiştirilemeyeceğini. Her neyse, o bir hafta, evimden ayrı oluşum, kontrolün ev sahiplerinin elinde oluşu ve onlara göre hareket etmek zorunda kalışım sebebiyle, beni işimden soğutup, motivasyonumu düşürdü bir kez daha. Hem de ağzım kor yutmaya çalışmışçasına yandıktan, bir daha geri adım atmayacağıma dair söz verdikten ve çok iyi geçmiş yoğun bir antrenman döneminin ardından. (Hiç çekinmeyin, söyleyin, “Sen salak mısın?”)
Bunları yazdım, bilin istedim, P90X’i ya da herhangi bir yoğun egzersiz programını bırakmanın ve eski alışkanlıklara dönmenin sonuçlarının ne kadar kötü olabileceğini. “Kendinize yapabilecekleriniz” adlı yazıdaki gibi aynı. Burdaki herkes de bunları çok iyi biliyordur eminim, işte ben, bunun canlı örneğiyim. Ve en kötüsü, bir işe bu kadar kendinizi adayıp, sonra basit bir motivasyonsuzluğun peşine düşüp her şeyi kendi ellerinizle mahvettikten sonra, yeniden aynı şeyi başarmak için sıfırdan başlamanız. İlerlemeniz gerekirken, başa dönüp yürüdüğünüz yolu yeniden yürümeniz. Evet, o üç dört aylık sürecin ardından, psikolojik durumum biraz düzeldikten sonra bile her şeyi unutup yeniden başlasam, şimdiye dek 3 kez tamamlamıştım P90Xi. Neden yapamadığımı ise inanın ben bile bilemiyorum. Bahane mi üretiyorum, gerçekten canım çok mu sıkıldı, altından kalkamayacağım bir işin altına mı giriyorum, iradesiz miyim, umursamaz mıyım, en kötüsü de: “Bir insan, göz göre göre kendine böyle bir kötülüğü kendine neden yapar?” gün be gün, her gün kendime bunları söylüyorum. Ama diyoruz ya, atalet hastalığı. Bugünlerde hiçbir şey fayda etmiyor. Benim hayatı yeniden ‘ciddiye almaya’ ihtiyacım var.
Artık sizi daha fazla sıkmayıp, yazımı sonlandırmam gerekirse, o günden bugüne, ben yine her sabah antrenman için kalkmaya, her pazartesi “Bu hafta full geçecek!” diye planlayıp başarısız olmaya, eskisi gibi abartılı olmasa da, sırf sıkıntıdan dolayı şeker tüketip, yavaştan yavaştan kilolarımı geri almaya ve saçma sapan moral bozmalara devam ediyorum. Şu sıralar Antalya’ya ailemin yanına tatil için geldim. Önceleri P90X’le ilgili Türkiye araştırması yapmıştım ama bu kadar canlı bir ortama rastlamamıştım. Ve kendim gibi, her ne kadar başarısızlıklar yaşamış da olsam, bu işe gönül vermiş, bu kadar da sıkı çalışan insanlar görünce heyecanlanıp, kitap gibi bir başarısızlık öyküsü yazmış oldum size. Ama işin aslı beni motive de ettiniz. İstanbul’a geri döndüğümde artık kaçarımın olmadığını, yoksa yine tüm emeklerimin boşa gidip şişmanlayacağımı kendime öğütlerken, size rastlamam çok güzel oldu. Ve eğer kabul ederseniz ben de aranızda yer almak, kendi (programla ilgili) tecrübelerimi sizlere aktarmak, ki sizi temin ederim bu işi baya öğrendim aslında, kendi derdime henüz çare olamasam da, beslenmeyle ilgili bilgilerimle insanlara fayda sağlayabileceğime inanıyorum, ve sizlerden de kendi yoluma bir kez daha girdikten sonra destek almak. Bakarsınız bu sefer kendime verdiğim tüm sözleri tutabilir, en nihayetinde istediğimi alabilirim.
Ha, belki saçma görünebilir, daha hiçbirinizi tanımadan, kendim hakkında özel sayılabilecek böyle ayrıntıları hiç çekinmeden paylaşmam. Ama her ne kadar umutsuz hissettiğim dönemler olsa da, ben bu işi başarmaya çok yaklaşmışım yakın zamanda, yine de yapacağım. Dediğim gibi, bir şeye ihtiyacım var, o da daha fazla zaman harcamamak. Harcadığım her dakikayı mutluluğumdan ve hayatımdan çalıyor olduğum bilincinin artık bana hareket etmemi sağlayacak kadar endişe ve adrenalin vermesi gerekiyor. Buna ihtiyacım var.
Okuduğunuz için sonsuz teşekkürler,
Sevgiler…
Seda
Merhaba Ozan,
“Tekrarlanmayan hatalar.” Bu, yaşamlarımızın kilit noktalarından aslında, ama ne yazık ki birçoğumuzun tekrar tekrar ders almasına rağmen yeniden aynı yanlışları yaptığı oluyor. Çok haklısın. Nasıl olup bittiğini anlamıyor insan. Ama bizim için artık öyle bir ihtimal kalmadı. Bizim artık önümüze bakmamız gerek. 20 yaşında, hayatımın son 3-4 yılında kayda değer ne yaptığımı düşünüyorsam, bunda bir sıkıntı var demektir. Daha genciz, ama gençliğimiz bile biz ne olduğunu anlamadan uçup gidebilir zaman bu kadar kolay geçerken.
Ben yorumunu cevaplayana kadar aradan 4 gün geçmiş. Umarım sen de o çizgiyi çekip, geri dönmemek üzere kendi yoluna girmiş ya da girmek üzeresindir. Sana başarılar diliyorum. Motivasyonun yüksek olsun. Bulamadığında yalnız olmadığını, benim de bir yerde tekrarlanmış hatalarıma rağmen devam ettiğimi hatırla ve tabii bizim gibi herkesin de.
İstediğin sonuçlar uzakta olmayacak, yeter ki hep ileriye git.
Sevgili Seda, yazını büyük bir zevkle okudum. Öncelikle yaşadığın sıkıntılarda da, motivasyon eksikliklerinde de yalnız değilsin. Sanırım çoğu insan senin düştüğün tuzaklara düşmüştür, en azından bende düştüm.. Nasıl olup bittiğini anlayamıyorsun bile, bir bakmışsın başladığın yerde ve hatta başladığından daha da kötü vaziyette sin. Dedim ya, benzer sıkıntıları yaşamış biri olarak hiçbir şey için geç kalınmadığının en büyük örneğidir senin yazın ve azmin.
Eski bir milli yelken sporcusu olan ben şu an 95kg lık bir ayna küskünüyüm. Aynalara bakamıyorum çünkü ne halde olduğumu görmeye tahammülüm bile yok, en garibi bu hale nasıl geldiğimin bile farkında olmamam. Sanki bir sabah uyanmışım ve okus pokus. Tabi ki yok öyle bir şey, bende hatalarımın, ihmaller imin farkındayım. Ve bende artık geçmişe ve hatalara bir çizgi çekip p90x ile hayata yeniden merhaba deme hedefindeyim. Senin yazın da motivasyonumun artmasında büyük bir etken.
Tekrarlanmayan hatalarla dolu, sağlıklı ve mutlu bir yaşam dilerim.
Htc_06, yazımı beğenmenize sevindim ve sizi biraz motive edebildiysem ne mutlu! Teşekkür ederim. (:
Aykut Hocam, haklısınız, söz verdiğim gibi geçen cuma Legs&Back ile başladım. Güzel de gidiyorum. Bu kez bırakmak için hiçbir sebebim olmamasının yanında, bırakmamak için birçok sebebim ve yüksek de bir motivasyonum var. (:
Yusuf, size de teşekkür ederim, öncesi ve sonrası fotoğraflarım yolda merak etmeyin, bu kez planladığım giderse güzel de olacaktır. (:
Çok güzel yazmışsınız. Bu yazıya bi öncesi ve sonrassı fotoğrafları eklemeniz çok iyi olurdu^^
Seda Merhaba,
Şimdi saat sabah 5:47’de seni online gördüm, sanırım P90X Motivasyonun hala yüksek. İnsan sabah 5’te niye kalkar, P90X yapmak için :-)
Son yorum Şubat 7 olduguna göre geç kalmış sayılmam =) çevremdeki kimse bu kadar uzun yazıyı okuduguma inanmaz :D Kendi adıma çok teşekkür ederim bu kadar uzun bir yazıyı bizlerle paylaştıgın için yaklaşık 3 saattir bu beni en çok etkileyen yazı şuan yorum yazmak için çabaladıgım yazı =) inanın suan bu sitede videolar yayınlanmış olsa baslamıştım bu programa.. herkese iyi geceler..
Hepinize tekrar tekrar teşekkür ederim içten yorumlarınız için…
Gokhan33, hani demişsiniz ya “12 gün yaptım ve dışardan baktığımda çok zor görünmüyor aslında.” diye. Haklısınız. Hiç de zor değil ve eğer birisi size “Nereden bileceksin daha 12 gün yaptın.” gibi bir şey derse, bir şey bilmeyen aslında kendisidir çünkü P90X’in zorlanılacak bir evresi varsa o da ilk 2 haftadır bana göre. En güzel evresi ise ikinci ayın başlangıcıdır. O yapılamayan ‘diamonds, decline, military push up’ları 10-15 tekrarın altında bırakmazsınız, sanki üzerinizden bir yük kalkmış gibi olur. Yeni yağlanmış bir makine gibi tıkır tıkır işlersiniz. Ve işte zaten bu gelişimi görmek, başarabileceğine olan inancını güçlendiriyor insanın. Her dönüp bakışımda, neden böyle bir şeyden vazgeçtiğimi hiç anlayamıyorum. Her neyse çenem açılmasın yine. (:
Sizlere kendi hikâyelerinizden bir şeyler anımsatmak güzel, tabii bunlar hikâyemin daha çok güzel olan kısımları için geçerli olsa daha iyi. Umalım da kötü anılar ve başarısızlıklar hepimizin geçmişinde kilitli kalsın… Tabii yine de bizi biz yapanın onlar olduğunu bazen hatırlamak, daha güçlü durmamızı sağlıyor.
Ve Aykut Hocam, dediğiniz gibi, iyi ki geç de olsa aranıza katıldım. Bugün geçmişe sünger çektim.
Birkaç gündür kendimi zihinsel olarak hazırlıyordum yeniden başlamak üzere ve bugün başladığım takdirde tam olarak 1 Mayıs’ta 90. güne ulaşmış oluyordum. Tesadüfen keşfettim gerçi, herhangi bir ayarlama söz konusu değil. Her neyse, farklı bir programın cardiosunu yaptım bugün, P90X’e benzer yanları ve farklılıkları vardı. Ama genel olarak ondan zor veya kolay denemez. Yine de, işin aslı, zorlandım. Üzerime o kadar ağır bir yük binmiş ki, yine farkında bile olmadan kendimi kaldırmakta zorlanacak kadar hamlamışım. Biraz moral bozacak gibi olsam da, dişimi sıkmaktan başka çarem yok. Bugün zorla çektiğim 10 şınava karşılık, önümüzdeki ay 30 şınava çıkabileceğimi biliyorum. Yarın, saat sabahın 5.30’una kurulur ve en sevdiğim, P90X Legs&Back ile yola koyulunur. Güzel bir yaz başlangıcını kaçırmamak için son fırsatım bu. Kaçırmayacağım!
Merhaba Seda,
Bu çok içten yazın için çok teşekkür ederim. Çoğu yerinde ben de kendimden birşeyler buldum. Üzerine kelimeler kifayetsiz kalacağı için de daha önce yazamadım.
Sadece, iyi ki geç de olsa aramıza katıldın.
Hoşgeldin…
Aramıza hoşgeldin Seda..
Kendini öyle güzel ifade etmişsinki inan söyleyecek çok şey bulamıyorum. Ama şunu bilmeni isterim ki yazının her paragrafında geçmişime doğru yolculuk yaptım.
Aramızda kalman, bundan sonraki günlerde tattığın her başarıyı bizlerle paylaşman dileğiyle…
Yazıların tek kelimeyle muhtemeşemdi. Doğum günün olan 5 aralık olayı açıkcası beni güldürdü. Benim de 3 aralık doğum günüm, ve her sene 3 aralıktan sonra bambaşka şeyler olacak diye planlar yaparım. Tabi ki hiçbiri de gerçekleşmez. Açıkcası kendimi gördüm orada :)
Ben de 12 gün sonunda bıraktım. Bırakmamın nedeni sınavlardı. Bu hafta sonu gireceğim Aöf sınavı sonrası, yani pazartesi günü tekrardan başlayacaktım. Çünkü artık hiçbir bahanem kalmayacak biliyorum. Zorlansam da, yenilsem de ayakta kalacağım. Ama bu 12 günlük süreci anlatan bir yazı yazmışsın, demişsin ki;” Ama düşünün, bir ortam var, en az 10 kişi. Ve sizin dışınızdaki herkesin beslenme tarzı, yaşam biçimleri sizinkinin tam aksi. Daha da kötüsü, sizi anlamıyorlar. Bunun basit bir diyet olmadığını, “Aman canım bir kereden bir şey olmaz”la geçiştirilemeyeceğini.” :) Aynen öyle oldu. Sigara kullanan birisiydim. Sigarayı, şekeri, tuzu bir anda kesmek zor oldu ama irademe her zaman güvenirim. Çok baskı yaptılar bir kereden bişey olmaz diye ama yılmadım, ne yazık ki bu sınav yıldırdı beni :) O da bitiyor hayırlısıyla.
Ama şu anda programa ara verdiğim için mi bilemiyorum dışarıdan bakıyorum olaya da öyle yapılmayacak, ya da çok zor bir program değil. 12 gün yaptın nereden bileceksin diyenler olacaktır belki de ama benim görüşüm bu şekilde. Ve bu görüşümde pazartesi günü sıfırdan başlayacağım program için bana aşırı derece de moral veriyor.
Fazla aklıma bir şey gelmiyor açıkcası lâkin kendimi gördüm bu yazıda. Mükemmeli arayan ama bulamayan, kural koyan ama uyamayan, ya da zorlanan birisi olduğumu kendim biliyorum. Ama engelleyemiyorum, illa ki bir şeyler ters gidiyor.
Sana şöyle diyeyim. Ben Üniversitedeyken 100 kg’ya 1-2 kg kalmış birisiydim. Okul bittikten sonra iş çabaları olumlu sonuç vermeyince Astsubaylık ya da polislik gibi mesleklere yöneldim. Ve 2,5 ay boyunca şehir stadyumunda hızımı arttırmak için koşmaya başladım. Ama zayıflamak aklımın ucundan bile geçmiyordu.Aralıksız 1 saat ağır tempo koştuğumu biliyorum. 1 haftada 2 kilo verdiğimi görünce bu beni aşırı derecede motive etti ve 2,5 ayın sonunda 80 kg’a kadar düşmüştüm.
Yani kendini motive etmek için en ufak şeyler araman lazım. İrdelemen lazım her şeyi kendini mutlu etmek için. Seni mutsuz eden şeyleri görmediğin zaman zor olan şeyler bile seni mutlu edecektir. Zaten sen de belirtmişsin “Kimsenin yapamadığı, yapmaya gözünün yemediği, cesaret edemediği ya da bahaneler üretip kendini kandırdığı bir iş yapıyordum ve çok mutluydum! ” diye.
Bu yazıyı bizimle paylaştığın için çok teşekkür ederim. Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz ;)
Saygılarımla
devamlılık üstüne degişim geliyor zten 60günümde dahi pek degişiklik yoktu yanlız fotoya hic dikkatli bakmamışdım siteye koydukdan sonra yüzümü gördüm yüzüm dahi herşeyi belli ediyor yoga sonrası cekılmıs foto:D i hkn kg aldınmı*? inanıyorum ben sana ..
inanki ibrahim farklılık çok
yok ben degisiklik fark edemedim acelesi yok daha 2 ay var :)
aykut hocam 30. günüm bitti . fotoları ögleden sonra e mail olarak atıcam :) size blog yazısını 60. günüm bitince yazıcam :)
foto gönderecegine göre keyifli deiğişimler söz konusu farklılık var demek ki :))
Merhaba İlayda, öncelikle şunu söyleyim sana, vücut yorgun düşüyor başka sebepler de etkileyince tam verim alamıyorsun bende de oldu öyle günler .. Şimdi sen diyorsundur ben bayanım şınav benlik değil sen yapmaya çalış sonuna kadar zorla 10 değil de 5, 5 değil de 3, kaç tane yapabiliyorsan yap kendini zorla hiç yapmamaktansa. Tek elle şınavda zorlanmayan yoktur sanırım ben çok zorlandım ilk yaptığımda şimdi biraz daha iyi. Bir konu varsa sorun şınav olsun sen kg vermek yaglardan kurtulmak istiyorsun cardiyo ant bence senin için daha önemli ve sen bu idmanları çok iyi yaptıgına eminim bu da iyi tarafı :D sen sonuna kadar zorla gerisi gelir.
teşekkür ederim ibrahim buraya yazdıktan sonra bi kaç video izledim gece kalktım taktım cd yi hepsini yaptım abx dede ilerlemem var evet ben başarıcam cok teşekür ederim
Herkes farklı şeyler yaşayıp farklı paradigmalara sahip kimseyi yargılayamayız.Benim bir yazım var 60 dakika 60 gün başlıgı 60 dakika ilk videomun üzerinden 60gün geçmiş ben fark etmeden zaman hızlı geçiyor özellikle p90xtr de insanlarla tanıştıkca şuan ben degil biziz :D ben şuan HKN23’ÜN p90x den beklentisini çalışma şeklini ilk sorularına kadr biliyorum oda beni digerleride öyle bir nevi aile olduk sende aramıza hoşgeldin emin ol yaşadıklarından çabucak sıyrılacaksın yarı yolda bırakırmıyım derken ben double idman yapıyorum ve şuan 67 günümdeyim emin ol sende öyle olacaksın programın hazır mı ne zaman başlıyorsun? Aykut hocam da sana en iyi şekilde yardımlarını yapacaktır :D motivasyon Tyler’ımız :D
merhaba seda,
hakan ve ibrahim ben dinlenme haftasından sonra ilk günümde hala abx yapmadım su saate kadar şınav cekemiorum bugün zor geldi cok motivasyonum düşük yaaa :(( ben diz cöküp sınavda cekemiorum tek elde öff yaa neden halaa yapamadım ki cok kızıyorum kendime valaa :(( aglıcam nerdeyse..
seda hanım yazınınzı okudum şu kilo denen şeyden kurtulcagım ya inanın ki azimliyim ama bugün bi kötüyüm :(((
Tekrar merhaba ve hoşbuldum,
İkinize de yazımı ayrıntıyla okuduğunuz ve böyle uzun yorumlar yaptığınız için teşekkür ederim.
İlk olarak, İbrahim, aslında bu yolda bir yerde hepimiz yalnızız odalarımızda, videoların karşısındayken ve gün içinde girdiğimiz ortamlarda. Yani ben kendi adıma, günlük hayatımda P90Xin adını duymuş bir insana bile rastlamıyorum, rastlamadım. Ama bu bir yerde çok da önemli değil, önemli olan günün bir kısmında insanların burada buluşup, o gün P90X’e ya da genel olarak sağlıklarına dair neler yaptıklarını paylaşıyor olmaları. Bu büyük bir şey ve ben nerdeyse eminim ki, geçen yıl bu dönemler bu ortamın içinde olsaydım, bir anda kendimi o kadar bırakmam çok daha zor olurdu. Kendime karşı sorumluluklarımı kadar unutsam bile bir anda burdaki sorumluluklarımı bırakamazdım. İkinci kez haklı olduğun konu ise, sporu ekstra bir şeymiş gibi yapmam meselesi. evet, bunu çevremdeki birkaç insandan daha duydum ve sebebi de bahsettiğim gibi, kendime esneklik vermeme müsaade etmeyen mükemmelliyetçiliğim. Bir de kendimi o programa soktuğum dönemlerde ben hiç ekstraymış gibi hissetmiyorum aslında. Kendimi çok zorlamıyorum, yorulmuyorum, aksine, olması gereken ve normal olan oymuş gibi hissedip mutlu bir şekilde yaşıyorum. Bu konudaki bir diğer sorun ise, benim buna zayıflama süreci bitene kadar bir nevi zorunlulukmuş gibi bakıyor olmam, bunu biliyorum. Ama öyle bakmamak elimde olmuyor çünkü kendimi, ilerleyişimi kontrol etmek durumunda oldukça hayatımın gündemi hep bu konu üzerine kurulmuş oluyor, elimde değil. Ve bu, ‘zayıflayınca bitecek’ lik bir durum da değil elbette, ömrüm yettiğince devam ettirmek istiyorum, ama benim hatam sürekli olarak ilk üç aylık sürecin mükemmelliyetine odaklanıp kendimi stres altına sokmam dolayısıyla bir müddet sonra programı bırakmam. İşte sizin bana bu konuda çok yardımcı olabileceğinize inanıyorum. Şimdi o 90 gün çok daha rahat geçecekmiş gibi bir his var içimde.
İkinci olarak, Hakan, evet sen de haklısın, bu kadar mükemmelliyetçilik benim için bir lüks aslında. Ama yanlış anladığın bir konu var, sebeplerim bana göre de hiç mantıklı değildi, hala da değil. Az önce de dediğim gibi, aslında bu işte hepimiz yalnızız ve yalnızlık bizim gibilerin bahanesi olamaz. Ama depresyon bir bahane değildi benim için. Yani o saçma sebepleri kendine bahane edinip, bütün yaşam enerjisi çekilip, bir anda her şeyden vazgeçip kendi içine kapanan, odasından dışarı bile çıkmayan bir insan depresyonda demektir. Ben depresyonu yaşadım, bahanelerimin kaçınılmaz bir sonucu olarak. Ha ben bunun için kimseyi suçluyor ya da o dönemki bahanelerimde başka insanların davranışlarını sebep gösteriyor değilim. Ne yaptıysam ben, kendime yaptım. Yürüdüğüm yolda yalnızdım, bunu bir yerde ben seçtim, çünkü ailemi bir süre sonra söylediklerimle sıkmaya başladığımı hissettim, arkadaşlar dersen, herkes ne yaptığımı biliyor ve bunu takdir ediyordu elbet, ama onların merakını da bir süre canlı tutabilirsin, sonuçta biliyoruz ki toplumumuzda çok az bir kesimin hayat önceliği sağlıklı yaşamdır. Neyse, ama merakın olmasın, ben yeni bir değişim programı buldum kendime, ve herhalde yediğim bu kadar laftan sonra onu da yarım bırakmam artık. Hatta söz de istemişsin, vereyim, bu sefer bırakmayacağım, söz. Yanımda olacağınıza da eminim, bunun için şimdiden minnettarım..
mrb seda aramıza hoş geldin. Yazını eksiksiz bir şekilde okudum . Açıkcası içinde boğuldum. Bunca kusurla yaşımını sürdüren insanların nasıl olurda mükemmeliyetci oluşunu aklım almıyor. Bence sen bi boşluğun içindesin ve aklına en mantıklı gelen ilk şeye deniyerek sonra sana göre mantıklı bana göre sacma bahanelerle hep yarıda bırakmışsın bunuda deprosyandayım diye bize bahane olarak sunuyosun. Sözlerim sana sert gelebilir senin hoşuna gidicek sözlerde yazabilirdim ( sıfırdan başlarsın , sen söyle yaparsın böyle yaparsın ) demek sacma olur. Çünkü yürüdüğün yolda cok yalnız kalmışsın ve son haddeye kadar ailene belli etmemişsin.Yola sevdiklerine, arklarınla , dostlarınla cıkmayı denemelisin. Sen sorucaksın sen cok mu biliyosun. İnan bana bisey bildigim yok . Kusurumu kabul ediyorum ne oldugumu biliyorum böyle yasamayı seviyorum . İnsanlar sıkıldıkları zaman değişime ihtiyac duyarlar sen değişimin kendisinden sıkılmışsın. Her defasında söz verip yine yarı yolda bırakmışsın ve kendine verdiğin sözlerin bi anlamı kalmamış gözünde ve bu kadar laf söyledim sana son bisey daha bu sefer bize söz verip bizle başlayıp bırakmamaya ne dersin? Emin ol biz her zaman yanında olucagız. Çünkü bizde senin gibiyiz ve birbirimize ihtiyacımız var…
Öncelikle hoşgeldin aramıza Seda yazının hepsini okudum güzel bir konuya değinmişsin hatta hocamızın bir yazısı vardı neden bırakır insanlar p90x’i diye.Bende senin gibi bu yola tek çıksaydım belki bende bırakmış olurdum ama p90xturk ailesi sayesinde burdaki beraber aynı yola çıktımız arkadaşlardan destek alarak devam ediyorum.Benim söylüyeceğim sporu ekstra yapman gereken birşey olarak düşünmek yerine hayatının parçası gibi düşünmek gerek hergün yemek yedigin gibi spor p90x de yapman gerek gibi 2 cisi o sendeki psi durum eskiden bende de vardı aikido gidiyordum hop bırak kickboks ondan 2 ay sonra hop wing tsun her işi yarım bırakıp mot. kaybediyorduum ama bu yola çıkaken bunu yapmıcam dedim bu düşünceyi kırarsan herşey daha güzel olur senin için de 4aydır p90x yapmış oldugunu düşünsene kendini:D Hiç unutmuyorum sınavlar üstüne çok kötü grip olmuştum aykut hocamın söyledigi 3 cümle beni gaza getirip gece 12 de idmanımı yapmıştın.Aramıza hoşgeldin sende bundan sonra bizden birisin mot. kaybettiğin de aksatmaya başladığında biz burdayız sana yardımcı olmak için ve senin de yazılarını bize motivasyon aşılıcağn günleri bekliyoruz hoşgeldin …