Sevgili P90XTR.com Ailesi, Merhabalar!
Tahminlerinizden çok daha uzun süredir bu siteyle haşır neşir durumdayım. Hatta; belki ilk üyelerden biri bile olabilirim, bilemiyorum. Bu zamana kadar “sıraların” en arkasında oturup, sizleri izledim. İnsanoğlunun istediği zaman neler başarabileceğine tanık oldum, müthiş yaratıcılık örneklerine rastladım. P90X’e ve hepimizin pek sevdiği Tony Hurton’a olan inancım bu siteyi her ziyaret edişimde daha da pekişti. Giriş yazısını daha fazla uzatmayıp, anlatmak için can attığım ‘kendi hikayeme’ geçmek istiyorum.
Nisan. Evet evet, aylardan Nisandı…
Günler geçtikçe vücudumdaki yağ oranının artışını hissedecek duruma gelmiştim. Hayatım boyunca iri ve hantal bir adam oldum. Bırakın spor yapmayı, evimin önündeki bi’ mekana kahve içmeye bile gitmek benim için ciddi bir olaydı. Hantallık ve tembellik, kendimi Garfield olarak görmemi sağlamıştı. Durumdan çok şikayetçi olmasam da; ”kendime neden bunu yapıyorum?” sorusu her geçen gün beynimi daha da meşgul etmeye başlamıştı.
Bu programa, bu büyük adıma, bu “restorasyon çalışmasına” başlamak için herkesin bir “olay yaşadığını” düşünüyorum. Benim yaşadığım olay, yıllardır kullandığım parfüm markasının yeni sezon reklamı için bulduğu mankeni görmek oldu. O gün, gerçekten fit bir vücudun hayatıma yeni bir soluk ve çok daha sağlıklı bir “yaşam tarzı” katacağını anladım.
Aynanın karşısına geçip bir göbeğime, bir de kendime baktım. Kararımı verdim. Hayatım boyunca kafaya taktığım amaçları gerçekleştirmek için çalıştım. Ve bu da benim ciddi manada kafama taktığım bir amaçtı.
”Bu yağlı göbeğin yerini, six packler alacak!”
İnternette kısa bir araştırmadan sonra P90X-TR ve Aykut Hoca’yla tanıştım. Programa güvenmek için onlarca sebebim olsa da, Aykut Hoca’yı çoğu kez soru yağmuruna tuttum. Her soruma da detaylı cevaplar verdi. Yine de; bu yazı vasıtasıyla kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum. Ufak tefek aksaklıklar dışında bana verdiği destek çok önemliydi.
Gelelim programa…
Aykut Hoca’nın programının neredeyse aynısını uygulamaya başladım. 05:45 uyanış, P90X rutinim, kahvaltı ve okul… Güne sporla başlamak ilk zamanlarda çok illet bir şey gibi gelmiş olsa da, çok kısa zaman içerisinde hayatım boyunca yaptığım en güzel eylemlerden biri olduğunu anladım. Herkesin yeni yeni uyanmaya çalıştığı bir ortamda, P90X gibi ekstrem bir programın kişiye katmış olduğu ‘dinçlik’ hissi gerçekten paha biçilemez.
Hayatımdan yağı, tuzu ve unu çıkardım. Dedim ya; kafaya taktığım amaç uğruna her türlü şeyi yapıyorum. Diyet olayını biraz abarttım. Aykut Hoca her ne kadar abartıya kaçılmadığı sürece her türlü şeyin yenebileceğini ve P90X için bir ‘tavşana’ dönüşmeye gerek olmadığını söylese de, ben bunu kendime anlatamadım.
Program boyunca hazırladığım salatalar benim en büyük yoldaşlarım oldular. Biraz da takıntılı bir insan olduğumdan bir kase salataya tek bir çay kaşığı bile yağ koymadım. Günlük yağ ihtiyacımı sadece fındıktan karşıladım (bunu kesinlikle önermiyorum, sakın yanlış anlamayın!).
Programın ikinci ayına geldiğimde, halı sahada yaşadığım talihsiz bir kaza nedeniyle programa ara vermek zorunda kaldım. Bu ara ‘ciddi’ bir boyut kazandığı zaman, programa kaldığım yerden değil de; yeniden başlamam gerektiğini anladım. Tüm yaz boyunca hiçbir şey yapmadım. Tatil ve beraberinde gelen düzensiz uyku P90X için hiç de uygun şeyler değildi. Lakin yine de, 2 aylık bir P90X birikimi bile, sahilde dikkat çekmem için yeterli olmuştu. Çevremden vücudumla ilgili gayet olumlu yorumlar aldım.
Tatil bitiminde programa yeniden başladım ve şuan 2. ayıma yaklaşmak üzereyim. İki başlangıç arasında ciddi bir ara olmasına rağmen, programı toplamda ‘yaklaşık olarak’ 4 ay yapmış gibiyim.
Okuduğunuz için teşekkür ederim, yeni yazılarda görüşmek dileğiyle!